Çocuklar İçin Atatürk – S. Ali Ellikci
Bu dünyadan birçok kral ve devlet adamı geldi geçti ama hiçbiri büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk kadar milletinin gönlünde iz bırakmadı. O’nun kadar sevilmedi; sayılmadı. Aradan onca yıl geçmesine rağmen Atatürk’e olan sevgimiz artarak devam ediyor. O’nun hakkında yüzlerce kitap yazıldı. Yabancı ülkelerin yazarları bile kitaplarında O’nun ne kadar büyük bir deha olduğunu anlatıyorlar. Bu kitap, Atatürk’ün çocukluğundan başlayarak yaşamını, çocuklarımızın anlayacağı dilde anlatıyor. Zevkle okuyacağınızı umuyoruz.
Kalemsiz Şair – Mehmet Cüneyt Temizel
Bir Ayaz'ın ortasında üşür gibiyim. Oysa mevsim bahar… Bahçedeki çiçekler de solmuş, ilkbahar ortasında. Mevsim bahar ama hayatlar karakış... Bir umut, bir hayal yok artık. Hissizliğin, tükenmişlik hâli olsa gerek, hayat belki devam ediyor. Fakat böyle bir dünyada böyle bir hayatı nasıl yaşar insan? Nasıl eskisi gibi hayaller kurup nasıl umutla yaşanılır ki?
Umuda Yolculuk – Elif Ünal Yıldız
Ankara’nın cevval ceza avukatı olan Deniz Yıldız, tehdit içerikli telefonlar almaktadır. Bir telefon konuşması sonrasında arkadaşı Yağmur, çocuk yaşta ailesinin zorlamasıyla yaşadığı evlilik sürecinde görmüş olduğu psikolojik ve fiziksel şiddetten kurtulmak için yaşadığı şehir olan Diyarbakır’dan kaçarak Ankara’ya doğru giden “Umuda Yolculukta” başından geçen olayları anlatır. Eserde Yağmur’un umuda yolculuğunun yanı sıra Deniz Yıldız’ın müvekkilleriyle davaları ve yeni tanıştığı insanların hikayeleri de okuyucuya sunuluyor. “Geçen yaz hayaller vardı; umutlar vardı. Şimdi ise herkesin yüreğinde bir enkaz...”
Ben de Varım – Harun Tınas
Hayat bana hiç iyi şeyler yaşatmamıştı. Her daim fırtınalar kırdı dallarımı. Ben hayattan açık renkler isterken, hayat bana her daim koyu renkler verdi. Ben hep koyu zamanların seferisi kaldım. Kışları hiç sevmezdim, hep zemheri kışları yaşadım. Özlem duyar oldum ben çocukluk çağlarıma. Özlem tanem olsa da çocukluğum, biliyorum. Gelmez bir daha, gelmez! O yüzden Fatihalar okur oldum çocukluğumun ardından. Benim hayallerim vardı, gerçek olmayınca, içimde hep bir ukde olarak kaldı… Her şeye rağmen bu günlere de şükür! Bir zamanlar çok küsmüştüm hayata… Utanıyordum eğri bedenimden. Hep “Neden ben?” diye sorgulardım. Hep içime ağlardım. Kimse anlamazdı beni! Hatta ailem bile. Ama her şeye rağmen en büyük yardımcım ailem oldu. Özellikle de eli öpülesi annem. Şimdi herkes anlıyor beni, çünkü yazdım her bir derdimi. Başardım bir var olma mücadelesi sonunda ‘’BEN DE VARIM’’ demeyi.. UNUTMAYIN! HER ZORLUKTA YENİ BİR UMUDA KAPILAR AÇILIR…
Bir Değişimin Anatomisi – Ulaş Pakir
Başkaları olmadan biz olamayız. Diğerlerine de önem verin. Onlara da fırsat tanıyın. Kendilerini göstersinler. Görüntüleri onları yansıtmıyor olabilir. Her şey göründüğü gibi değildir. Eğer bir yerde bir yıkıntı varsa mutlaka öncesinde bir yapı vardır ve o değerlidir. O kadar izole olmuşuz ki çevreden, insandan, doğadan… Gözümüzü daha yaşamadığımız geleceğe dikerek kör olmuşuz. Sonlu bir yaşamda sonsuz gibi ertelemişiz her şeyi. Hep göremediğimize, ulaşamadığımıza imrenmişiz. Yollar çizilmiş, saflar bölünmüş… Aynı zaman diliminde farklı boyutlarda yaşamışız. Yanından geçerken burnumuzun direğini sızlatan acılara göz yummuşuz. Sürekli tekliğe, kalabalıklar içinde yalnızlığa itilmişiz. Bu kitabı okuduktan sonra yaşama ve insanlara bakışınız değişecek. İnanın…
İlahi Sırların Keşfi – Hasan Akgül
Bu eser, Kur'an-ı Kerim’in kendinden önceki peygamberlere verilen ve binlerce yıldır insan aklının zirvesinde yer alan mucize tanımlarının ötesinde, onlardan daha üstün mucizevi niteliklere sahip olduğunu, bu çağın insanlarına aradıkları mucizenin her daim ellerinin altında, gözlerinin önünde olduğunu göstermek amacıyla kaleme alınmıştır. Bir kitap hacmi içerisinde bu kadar olağanüstü sır ve mucizevi işaretin bir araya toplanması, Kur'an-ı Kerim’in olağanüstü benzersizliğinin ve bütün peygamberlere verilen en büyük mucize olduğu hususunu destekleyen en muhteşem kanıtıdır. Kur’an-ı Kerim’de yer alan olağanüstü sırların ve mucizevi işaretlerin henüz anlaşılabilen çok küçük bir kısmına yer verilen eserin yazılış gayesi; onun benzersiz ve olağanüstü, tüm zamanlara meydan okuyan ilahi bir beyan olduğunu göstermek ve okuyucuların Kur'an'ı Kerim'e ve İslam'a yaklaşımlarını olağanüstü bir şekilde değiştirecek bakış açısına sahip olmalarını sağlamaktır.
Güzergâh – Ali Portakal
Keşke ellerim yetişse umutlarıma, Kalabilsem küçük bir mazeret ile gönül diyarında, İnsanın güzergâhı sevdası olmalıdır. Yürüdükçe yakın, bıraktıkça mesafedir, Yüreğini aç kokla baharın çiçeklerini, Umut olsun güzergâhına. Aleyhine işler bazen zaman, Gayret düşer ömür payına, Al maviyi, turuncuyu, sarıyı rengârenk olsun güzergâhın. Bir tebessümün köşe başı olmalı insan, Gelmeyecekleri halde bekleyen, Anıları duygularına hapseden, Sabır olmalı insanın güzergâhı. Uzaklara odaklanmalı küçük bir portre ile Yeşillere bürünmüş bir sokak olmalı, insanın güzergâhı.
Kitap Okumayı Sevmeyen Çocuk – S. Ali Ellikci
Kitaplarla aranız nasıl? İyi değilse üzülmeyin. Semih’in de sizin gibi kitaplarla arası iyi değildi. Ama öyle bir şey oldu ki artık okul dışındaki zamanını kitap okuyarak değerlendiriyor. Hatta gece yatağa uzandığında kitabını alıyor ve okuduğu öykü ile birlikte yolculuğa çıkıyor. Tanımadığı ülkelere gidiyor ve oradaki insanlarla tanışıyor. Siz de Semih gibi kitaplarla dost olmak istiyorsanız hemen kapağı açıp okumaya başlayın. İnanın son sayfaya kadar elinizden bırakamayacaksınız. İyi okumalar.
3K Takımı – Coşkun Bulut
Sevgili çocuklar, değerlerini koruyan, yaşatan öğrencilerin maceralarını okumaya hazır mısınız? Ne olursa olsun iyilikten vazgeçmeyen ve oldukça zeki öğrencilerimiz yeri gelecek yardımdan yardıma koşacaklar, an gelecek ne kadar üretken bir düşünce yapısına sahip olduklarını gösterecekler. Maceraları birlikte yaşamak için sizleri bekliyorlar.
Gibiler Aynasında – Muhammed Burak Tunay
Gibiler Aynasında, “gibi” ve “ayna” kelimelerinin bir maksat için yan yana dizilerek kelime düzeni almış bir resmi geçit kuşağıdır. * Gibiler Aynasında, manası kendisinde bulunmayıp, başkasının varlığıyla vücut bulan kelimeler atlasıdır. * Gibiler Aynasında, mutlak varlığa kıyasen “gibi” mesabesinde olduğunun bilincinde ve fakat varlığın büyük resmini “aynasında” yaldızlı nişanlarla taşıyor olmanın bir hatırasıdır.
Yıldızların Habercisi Galileo – İsrafil Baran
Merhaba, ben Galileo Galilei. Dürbünü geliştirerek çok uzakları gösteren teleskobu icat ettim. Teleskobumu gökyüzüne çevirdiğimde ayın yüzeyinin pürüzsüz olmadığını, Samanyolu’nun sayısız yıldızdan meydana geldiğini, Jüpiter’in dört uydusunu ve Venüs’ün evrelerini keşfettim. Dünya’nın Güneş’in etrafında döndüğünü anlattığım bir kitap yazdım. Yazdığım bu kitap nedeniyle ömrümün sonuna kadar ev hapsine mahkûm edildim. Ölümümden yüz yılı aşkın bir süre sonra fikirlerimin tüm dünya tarafından kabul edildiğini öğrendim. Ben aranızda olmasam da fikirlerimin yaşaması beni çok mutlu etti.
Amaris ve Blue – Rümeysa Karacadağ
Bildiğiniz masalları unutun ve gelin sizi Amaris ile Blue’nun dünyasına götürelim. Okyanusta, birbirlerinden habersiz yaşam sürdüren ayrı dünyalara ait iki kalbin sessiz çığlıkları yankılanmaktadır. Amaris mutsuzdur. Okyanustaki bir deniz fenerinde babasıyla birlikte yaşamaktadır. Duyamayan ve konuşamayan Amaris, duygularını tuvale yansıtarak oyalanmaktadır. Yavru balina Blue da çevresine uyum sağlayamadığı için dışlanmıştır ve yalnızdır. Bir gün, Amaris ile yavru balina Blue’nun yolları kesişir. Yalnızlıktan sıkılan bu iki kalp kısa sürede dost olur ve birlikte engin maviliklere yelken açarlar.
Ay Olimpiyatları – Coşkun Bulut
Onlar, manavlarda gördüğünüz, bildiğiniz sebzelerden ve meyvelerden çok farklılar. Çok yetenekli ve becerikliler. Aralarında olimpiyat yarışmaları düzenleyerek yeteneklerini sergilemek istiyorlar. Hem de nerede biliyor musunuz? Ay’da. Neşeli meyvelerle sebzelerin ilginç yarışmalarını okuduktan sonra onlara başka bir gözle bakacaksınız.
Depremden Korkmuyoruz – Hakan Oran
Değerli çocuklar ve gençler, Depremler içinde yaşadığımız dünyanın bir gerçeğidir. Dün vardı, yarın da var olacaktır. Deprem konusunda korkarak yaşamak ise yapabileceğimiz en büyük hatadır. Çünkü depremden korkmadan yaşamanın formülünü biliyoruz ve siz bu formülü bu kitapta bulacaksınız… Bu kitap bir anlamda depremden korunma ve hayat kurtarma kılavuzudur. Gelecekte sizler de belki mühendis ya da mimar olacak; binalar inşa edecek, inşa edilen bu binalar içerisinde yaşamlar süreceksiniz. Ayrıca bu binaların yapımına izin verecek olanlar belki sizler de olabileceksiniz... İşte bu yüzden, bu kitapta yazılanları çok iyi öğreneceğinizi, aileniz ve çevrenizdekilerle paylaşacağınızı ve bu sayede birçok hayat kurtarabileceğinize inanıyorum...
Yolcu – Mehmet Memdoğlu
Dini ve Bilimsel Temelde Paralel Evrenler ve Yedi Dünya – Hamid Cengiz
Paralel evrenler konusu modern bilim ve astrofizikte güncelliğini kaybetmeyen popüler bir konudur. Ancak kitapta bu meseleyi bütün ayrıntısı ile dini açıdan da ele almaya çalıştık. Esir ve Sicim Teorisi'yle kâinatın yaratılışındaki sırların bir nebze de olsa açığa kavuşturulduğu bu eserimizde sadece paralel evrenler konusu değil, bu konuyla irtibatlı Yedi Dünya konusu da ayrıntısıyla işlenmiştir. Kâinatta insan hayatına mesken Yedi Dünyanın varlığını İslamî nakillerden izah etmeye çalıştık. İslamî literatürde sadece bu mesele üzerine yazılmış bir eser bulmak mümkün değildir. Bu sebeple eserimiz bu sahada yazılmış ilk müstakil eser olma özelliğine sahiptir. İstifade edilmesi dileğiyle...
Mihenk Taşı – Yaşar Akbaş
Dile kolay, askerliğim yedi yıla çıkmış gibiydi. Ev, bir kelime iki harften mi ibaretti? Ya evim kelimesi neleri çağrıştırırdı? İçinde yâr ve çocukların olmadığı mekâna ev denebilir miydi? “Neyleyim köşkü, neyleyim sarayı, içinde salınan yâr olmayınca.” Ozan böyle diyordu. Şair Faruk Nafiz Bey’in Yolcu ve Arabacı şiirindeki arabacının “Bekleyenim olsa da razıyım kavuşmasam.” sözlerini şimdi daha iyi anlıyordum fakat heyhat yedi yılda duygu ve his dünyamda o kadar büyük değişiklikler olmuştu ki ama kimin umurundaydı? İçimdeki yıkılışlar bir tek evimin ışıkları değildi ki. Sevgi ile ördüğüm, mücadele ile çözdüğüm, sabır ile dizdiğim bütün değerlerim un ufak olmuştu. Kısacası, gönül mabedimin mihrabı çökmüştü. Benim tenceremde dert, gönlümde ise acı kaynıyordu. O günlerde de dostum kalemim elimden hiç düşmemişti. Kalemim de olmasa muhakkak çıldırırdım. Kerem’in Aslı’ya yandığı gibi “evim” deyip yanmıştım. Ne yalnızlığımı paylaşabileceğim ne de öpüp koklayabileceğim kimsem kalmamıştı. Evim, kaybettirilen mutluluğumdu. Evim, birlikte çay içtiğimiz, karnımızı doyurduğumuz, ailemiz ve dostlarımızla birlikte konakladığımız hanımızdı. Evlerimiz, yorulduğumuz zamanlarda dinlenecek, sırtımızı yasladığımız dağımızdı. Evlerimiz, uykuya vardığımızda bizleri kucaklayarak ana şefkatiyle bağrına basan mekânlardı. Hâsılı evlerimiz, gönül sultanlarımızın bizleri beklediği, çocuklarımızın büyütüldüğü, onlara sevgi, saygı ve görgü kurallarının öğretildiği, bizi dinlendiren, neşe ve mücadele azmi veren müstesna bir mekânın adı değil miydi? “Yurdumdan, yuvamdan kovunca beni / Söyle için rahat etti mi evim Kırk yıllık nikâhın hatırı yokmuş / Yükselip rütbeler aldın mı evim Mazimi ararım, gözümde tüter / Akar gözyaşlarım, yanağım süsler Aşk sevdiğini, göz gördüğün ister / Sen kimin davulun çaldın be evim”
Elif Bezeli Kitap – Rana İslam Değirmenci
Bembeyaz sayfaya ilk harf yazılır: “Elif…” Kitaba ilk emirle başlanır: “Oku!..” Sayfaların tek hasreti uzun ince bir yol gibi… “Oku!” dendi yüreklere! Emre sadık kalmak için önce ‘Bir göz’ sonra ‘Bir baş’ çizilir, her başlangıca Baş Olan gibi… Kim, nereden bilmiş ki okumadan başa gelecekleri? Belli ki adı Kader!.. Sonsuz bir kitap gibi… Kitaptır… Kitaptır, O! Her sayfası bembeyaz yazılan ve her sayfası aydınlık okunan hayat gibi… Daha ilk sayfada görür gözler: Kitap ışıltılar içinde yazılır ya…
Bir’ce Seyyah – Rana İslam Değirmenci
İnsan, kuş misali kanatlanıp uçuyor; konduğu yerlere yürek izi bırakarak... Her göçte biraz daha topluyor kanatlarında, hayatın benzersiz, onca rengini... İnsan, kuş misali! Rüzgârın önünde gidiyor "Bir Nefeslik Hayat"ta yüreğiyle uçarak! Her göç, biraz daha büyütüyor insanı. Ve insan, daha sağlam duyuyor hayatın ahengini... Ve... Son sefere yürekleniyor; her bir göçle daha metin, daha içten hazırlanarak... İnsan, kuş misali...
Okulda Şenlik Var – Salman Kapanoğlu
Çocuklarınızın, okulda neler yaptığını hiç merak ettiniz mi? Çocuğunuzun başarısızlığı, onların dediği gibi gerçekten öğretmenlerde mi? Sahi başarısızlık kimde? Suç öğrencilerde mi, yoksa öğretmenlerde mi? Bu soruların cevabını bulmak ve okulda neler olduğunu görmek istiyorsanız, sizleri öğrenci ve öğretmenlerin başrolde olduğu, birbirinden güzel mizahî öyküleri okumaya davet ediyoruz. Yazar Salman Kapanoğlu’nun kaleme aldığı mizahî öyküler, sizi güldürürken düşündürecek.
Roman Fabrikası – Mustafa Bilgücü
Yavaş yavaş olmaya başlıyorlardı romancılarım. Bu üçü, büyük edebiyat ödüllerine aday olacaklardı. Kitapları çok satacaktı. On beş yaşındalardı artık. Yazdıklarına bakıyordum. Yeterince dramatik, çelişkili, dengesiz ve hastalıklı değildi. Fabrikanın kor ateşle yanan yüksek bacalı ocaklarına iki damla kan damlattım. Gençlerin gözleri önünde anne ve babalarına işkence etmeye başladım. Bu yaptığım yasal değildi. Ama kim takar ki? Çocuklar şöhretli ve zengin bir “çok satan yazar” olduklarını gördüklerinde anne ve babalarına işkence edip onları bir gece yarısı öldürdüğüm için belki bana teşekkür edeceklerdi. Yeterince acı çekmemişlerdi. Yazı kalitesi hâlâ tartışılıyordu. Ebeveynlerinin işkence görmesi ve öldürülmeleri de bu seviyeyi yükseltmemişti. O beli açık kızlar fabrika önünden geçmeye devam ettiler. Yazarlarım artık on sekiz olmak istiyorlardı. Ama üç sene daha vardı. Tabii onlar öyle sanıyorlardı. On sekiz olduklarında salıverileceklerini zannediyorlardı. Ama benim yazı kölelerimdi onlar. Ölünceye kadar benim için roman yazacaklardı…
Koca Çınar Mustafa Kemal Atatürk – Adam Silver
Koca Çınar Mustafa Kemal Atatürk hayatında yanıt veremediği tek insanla Mersin ziyaretinde karşılaşmıştı. Atatürk, Mersin gezisinde şehirde gördüğü görkemli büyük binaları işaret ederek çevresinde bulunanlara sormaya başlamıştı. “Bu köşk kimin?” “Kirkor’un.” “Ya şu koca bina kimin? “Yorgo’nun.” “Ya şu apartman kimin?” “O da Salomon’un.” Atatürk biraz sinirlenerek sormuş: “Onlar bunları yaparken ya siz neredeydiniz?” Toplananların arkalarından yaşlı bir köylünün sesi duyulmuştu: “Biz Yemen’de, Tuna boylarında, Balkanlar’da, Arnavutluk dağlarında, Kafkasya’da, Çanakkale’de, Sakarya’da savaşıyorduk paşam!” der. Atatürk daha sonra bu hatırasını anlatırken şöyle demiştir. “Hayatta cevap veremediğim yegâne insan bu ak saçlı ihtiyar olmuştur.”
Edebiyat Gazetesi – Yücel Aydın
1932 yılından Beş Hececiler isimli edebi topluluğun şairlerinden Orhan Seyfi Orhon tarafından yayınlanan Edebiyat Gazetesi, Alaska Yayınları bünyesinde 1 Ocak 2023 tarihinde yeniden yayın hayatına başlamıştır. Edebiyatseverlerin ilgisini çekmeyi tekrar başararak ayda ortalama 5 bin, yılda 50 bin okuyucuya ulaşan Edebiyat Gazetesi’nin ilk on iki sayısında Adam Silver, Ahmet Rıfat İlhan, Ahmet Yılmaz Tuncer, Akif Akın Cabı, Alper Kaya, Barış Bozdağlı, Cansu Işık, Cemal Öztürk, Coşkun Bulut, Deniz Boyraci, Deniz Sarıtop, Esra Kuran, Fırat Kasap, Habil Yaşar, Harun Tınas, Hazım Gökçen, Hüseyin Avni Cengiz, Hüseyin Yıldız, İlhan Kılıç, İlkay Coşkun, İlknur Kaya, İsmail Hilal, İsrafil Baran, Kadir Ersoy, Mavi Melek Sulu, Mehmet Ali Talayhan, Mehmet Memdoğlu, Mehmet Sayan, Muhammed Aytekin, Mustafa Bilgücü, Orhan Kumral, Orkun Cabi, S. Ali Ellikci, Selçuk Tanaydın, Sema Maşkılı, Sezgi Kaya, Şebnem Pişkin, Şeyma Yaşar, Tan Doğan, Umut Özkan, Yasemin Cebeci, Yücel Aydın gibi değerli isimlerin yazı, öykü, şiir ve söyleşileri yayımlandı. Zamanın akışında iz bırakan bir yolculuğa çıkan gazetemizin on iki sayısının tıpkı basımının yer aldığı bu kitap, öykülerle, makalelerle, şiirlerle ve söyleşilerle dolu bir hazinedir. Keyifli okumalar dileriz.
Ahir Zamana Yolculuk – Hamid Cengiz
"Ahir zaman" ifadesi kıyametten önceki asırlarda meydana gelen fitneleri ve savaşları kapsadığı gibi; astrofizik ve uzay gözlem, yapay zekâ, tıp ve diğer bilimsel alanlarda meydana gelen gelişmeleri de kapsar. Bu sebeple kitabın konuları çeşitlidir. Bu eserde dini ve bilimsel temelde paralel evrenler ve yedi Dünya konusu, derli toplu bir şekilde okuyucuyla buluşuyor. Uçsuz bucaksız bu evrende, insanların sadece bu Dünyada yaşadığını zannederiz. Ancak işin aslı öyle değildir. Kâinatta Hadis, tasavvuf ve diğer meselelerin de yer aldığı bu eserde Deccal ve Süfyani, Mehdi ve Yemani, Cehcah ve Kahtani, Nüzul-i İsa, Yec’üc ve Me’cüc, Dabbet-ül Arz gibi ahir zaman alametleri de asrımıza bakan yönleriyle irdelenmiş ve yaşanan tarihsel olaylarla irtibatlandırılmıştır.
Sitare’m – Okan Cevahir
Bazı kelimeler vardır tek başlarına pek anlam ifade etmezler ama yana yana gelince çok şey değişir insanın kalbinde. Basit ve hızlı söylenir bu kelimeler ama çok kişiyi hareket edemeyecek duruma sokmuştur. En sert yumruktan daha çok acı verebilir bazen ve bazen de anne sevgisine denk bir sıcaklık hissettirebilir kişiye. “İçeri girdim ve çıktım yüksekçe bir yere Urganı geçirdim evet ölüm bu bile bile Derin bir iç çekiş ve doldurdum ciğerleri Son kez, vermek istemiyorum aldığım bu son nefesi…” Bedeninde yaşanmış bir yalanın izleri oluşmaya başlıyor, gözleri doldu ağlamak istiyor işe yaramayacağını bile, bile… Yediremiyordu kendine… Bu sözlerden sonra nasıl sevebilirsin? Nasıl hâlâ fotoğraflarına bakıp iç geçirirsin? Nasıl? Kalbi bu yaraya alışık olmadığını o kadar belli ediyordu ki sanki o an canının çekileceğini anlamıştı. Ölüm ilk defa bu kadar kolay gelmişti ona. Ayrı kaldım gözlerden, sözlerden, gamzelerden. Bir aşk hikâyesi bu, sonu iyi bitmeyenlerden…
Mihrican Vurgunu – Fuat Bostancı
Mihrican vurgunu, güllere döndüm Beyaz yağmurlarda, yanar yüreğim Bir selâmın gelmez, yıllardan beri Her lahza adını, anar yüreğim İlkyaz hayâlimsin, düşümsün gece Şiirde mısramsın, dilimde hece İsmine türküler, söylerim nice Geleceksin diye, kanar yüreğim Gel bâd-ı sabâm ol, hazanım olma Ölüm fermanımı, yazanım olma Vîran edip gönlüm, bozanım olma Çıkıp geleceksin, sanır yüreğim Unutmak mümkün mü, mahsun bakışı Gözlerine mâhkum, ördüm nakışı Belki de son demim, ömür yokuşu Vuslatın çaremdir, söner yüreğim Ozan Fuat bekler, eline düştüm Yangının sönse de külüne düştüm Mecnun'dan da beter, çölüne düştüm Feryatla acıyı, banar yüreğim
Bir Garip Sevda Türküsü – Ömer Kaya
Bahçemde esiyor, hazan yelleri Kavurdu ne varsa, soldu solacak Kuruttu gülümü, kaldı dalları Onu da elimden, aldı alacak Hayâller kurardım, düşlerim yitti Çocukluk sevincim, gurbete gitti Dünyamın neşesi, neşvesi bitti Kederler içime, doldu dolacak Vefaya güvendim, vefa boş çıktı Dost dedim kimine, dostluktan bıktı Murat köprüsünü, başıma yıktı Hayatım tarumar, oldu olacak Çileli yaşama, çattım yoruldum Akrepsiz saate, dertle kuruldum Bir deli ırmakça, aktım duruldum Sularım akmadan, yıldı yılacak Mutlu geçen yıllar, sanki kır attı Her geçen gün dünü, mumla arattı İçimde geçmeyen, dertler yarattı Azrail kapımı, çaldı çalacak
Adım İbrahim – Ş. Hüseyin Celep
Hayatında hiçbir eksiği olmayan nice insanın mutsuzluk tabloları çizdiği bu dünyada, bir de hiçbir şeyi olmayanlar ne yapsın? Her insanın hayatının akışı; doğduğu, yaşadığı çevreye, aile bağlarına göre şekilleniyor. Yokluk içinden çıkmış insan yine yoksulluk girdabında döne döne ömür tüketirken çaldığı kapılar yüzüne kapanıyorsa, açılan kapıların arkasında cehennem varsa ne yapsın? Madde dünyasından mana diyarına sığındığında, peşini bırakmayan hangi eksik tamamlanabilir ki? Bir de üstüne yüklenmiş kaçamadığı sorumlulukları varsa bu labirentten çıkabilir mi? Büyüklerin hayatını yaşamaya mahkûm olmuş çocuk İbrahim, nasıl kurtulacak ve bu dünyada aşk kimin hakkı? Korunmaya çalıştığı gönül dünyasının vurduğu insan, nasıl bir seçim yapmalı?
Deniz’in Hayal Bulutu – Ayseren Kahraman
Bulutların arasında geminin üzerinde kocaman bir aslan ortaya çıktı. Deniz, hızla aşağı inen gemiye atladı. Kaptan Aslan’ın gemisi ile bulutlara doğru yükseldiler. Kaptan Aslan ile Deniz’in görevi yıldızları gökyüzüne geri getirmekti. Bunun için ayın tepesinde tembellik yapan Bayan Yarasa’nın yardımına ihtiyaçları vardı. Sence kahramanlarımız Bayan Yarasa’yı ikna edebilecekler mi? Okuyalım ve görelim.
Başkalaştırma Oyunu – Fatma Gümüş Tekin
Arkadaşım Ronaldo – S. Ali Ellikci
Burak zaman makinesiyle, hayranı olduğu Cristiano Ronaldo’nun çocukluk yıllarına gitmeyi hayal etmektedir. 1997 yılında Ronaldo henüz 12 yaşındayken Sporting Lizbon takımının altyapısına transfer olmuştu. Burak da 12 yaşında olduğu için 1997 yılına giderek Cristiano’nun çocuk hâlini görmek ve onunla tanışmak istemektedir. Bakalım Burak amacına ulaşabilecek mi?
Âydiba – Celalettin Kurt
O söylediğin türkü bir Maraş türküsüdür Aydibâ Âşık Nizarî kavlince kerem ayaklı içli bir türkü Ne zaman dinlesem hüzünlenirim, efkâra bürünürüm Esrikleşirim, kendimden geçerim mânâlı sözleriyle Sen söylediğinde, senden dinlediğimde daha bir özge Ererim faslına ezgilerinin, yüreklenirim, aşkla dirilirim Elim tezeneye değer, tezenem tellere çarpar inceden ince -Ah sevda türkülerinin hepsi gülce, Aydibâ nazenince Bir poyraz esintisidir, bir yaralı Hüseynî sancısı Dilinden ılık ılık dökülen yarı mavili hüzünlü sesler Dağlara çarpar, ünlenir yankısı vurur yüreğime Bir kavgaya tutulur, bölünür tam ortadan ikiye Bir yanı sen olursun yüreğimin, bir yanı ben olurum Sesin sesime değer, nefesin nefesime terennümlerinle Senin yorumun bir selce, aşkı söyle, sevdayı sesince -Ah sevda türkülerinin hepsi gülce, Aydibâ nazenince
Aşk Adıyla – İsmail Hilal
Ben ki seni aradım ömrümün her anında. Hastalığımda, sağlığımda, En zor günümde, Mutluluğu martılara fısıldadığımda. Ama sen bana gelmedin aşk adıyla. Yollar yürüdüm nereye gittiği belirsiz, Yüzler gördüm kimi mutlu kimi ümitsiz, Kalpler gördüm öylesine sevgisiz, Sen bana gelmedin aşk adıyla. Gecelerimin hırsızı oldun bilmeden, Gündüzümde elimden tuttun, Belki gönülsüz belki istemeden, Gitmeyi istemedin de kalben, Sen bana gelmedin aşk adıyla. Dertli başımın tek umuduydun. Her kurduğum denklemin sonucuydun. Ölüm kapında dediler, Adını kulağımda duydum. Sen bana gelmedin aşk adıyla…
Tanı yorum – Aydın Adaklı
Meleksu’dan Masallar – Meleksu Türkmen
Kur’an Işığında Kişisel Gelişim – Aydın Adaklı
İnsan, bir kişisel gelişim kitabını neden okur? Muhtemelen, yazarın bilgi ve tecrübesi ışığında kendini geliştirip yolunu aydınlatmak ister. İhtiyacı olan bilgiyi kitaptan alan insan, hayatına da değer katmış olur. Peki, insanın ihtiyacını en iyi bilen kimdir? Bir cihazın en güzel şekilde nasıl kullanılacağı, fabrikanın hazırladığı kullanma kılavuzunda anlatılır. Beden ve ruhun en güzel şekilde nasıl kullanılacağı ise insanı tasarlayan Yaratıcı tarafından “Oku!” diyen bir kitapta, okuyucuya söylenir. Başarılı olmak isteyen her insan, kendi fıtratına işlenmiş olan gelişim şifrelerini çözüp yolunu aydınlatmak için, bu konudaki ayetlerin ışığına ihtiyaç duyar. İşte bu kitapla; Kur'an rehberliğinde, kendinizi geliştireceksiniz.
Peker Edebiyat ve Sanat Buketi – Ali Peker
Atiye Mektup – Mehmet Memdoğlu
Kültür, bir milletin geçmişini geleceğine bağlayan köprüdür. İnsanlığın varoluşundan günümüze, kültür köprülerini muhafaza eden toplumlar hayatiyetlerine devam edebilmişlerdir. Kültürün unutulan, kaybolan her bileşeni o toplum için yitik bir hazinedir. Günümüzün modern yaşamı, toplumu geçmişinden ve kültüründen uzaklaştırmakta, gençliğimizi geçmişine ve kültürüne yabancılaştırmakta, hafızaları adeta formatlamaktadır.
Radde – Mehmet Memdoğlu
Soylu kumaşların işidir şiir. Aktığı memba öyle bir özelliğe sahip ki aşk boyası ile boyanmadıkça ne kelimelere dökülebilir ne de kelimelerin verdiği anlam tezatlar arasında aşkın derinliğine nüfuz edilebilir. Şiir, sevgiliye duyulan özlem, ona yazılan ve onu anlatan en güzel söz dizisidir. Şiir, gönülden gönüllere kurulan bir köprüdür. Hâsılı şiir, kültürdür, yaşamdır, vatandır…
Hayattan Esintiler – Esin Tarakçıoğlu
Ben Esin Tarakçıoğlu. Kitabımda yaşadıklarınızdan esintiler bulacaksınız. Sizlere neler yaşadığımı, bir Anka Kuşu gibi küllerimden yeniden nasıl doğduğumu anlatmak istiyorum. Bunları niye anlatıyorum? Benim yaşadıklarımdan dersler çıkarmanızı istiyorum. Benim gibi olan tüm insanların silkelenip uyanmasını istiyorum. Hepimizin hayatında inişler çıkışlar; kırgınlıklar, acılar ve zorluklar olmuştur. Hiçbir zaman size dayatılan baskılara boyun eğmeyin. Yüce Allah’ın size sunduğu yeteneklerinizi ve zekânızı kullanın. Bulunduğunuz konumla asla yetinmeyin ve sürekli okuyun. Göreceksiniz ki Yüce Allah, sizin bu çabalarınızı görecek ve mükâfatlandıracaktır.
Çember Daralıyor – Coşkun Bulut
Dedektif Bay Matematik Çember Daralıyor bambaşka bir serisiyle siz okuyucularımın huzurunda… Farklı yöntemlerle ve maceralarla karşınızda olan dedektifimiz, matematik dolu dünyasıyla sizleri bekliyor. Orijinal düşünce yapısıyla olayları çözüme kavuşturuyor. Sürükleyici ve akıcı anlatımıyla keyifle okuyacağınız bir polisiye romanı sizlerle buluşturmaktan oldukça mutluyum!
Sona Doğru Giderken – Kaya Başaran
Can Yücel’in ‘vakti gelince gitmenin adıdır gün batımı’ dizesini içinden söyleyen Fuat, Galata limanından ayrılan lüks Cruise’in üst katındaki kafeteryada oturuyordu. Ceset taşıyan bir ambulansın siren çalması kadar anlamını yitirmişti hayat onun için. Morga ölü yetiştiriyor gibiydi duyguları. On dört yaşında, mavi gözlü güzel kızına bir daha sarılamayacağını, koklayıp öpemeyeceğini düşündükçe kahroluyordu. Panik içerisinde yaşamına son vermek kararı aldığını söylüyordu içsesi. İflas ettiğinde karşı karşıya kalacağı olumsuzlukların neler olacağını biliyordu. Yaşarken hissettiği boğulma duygusuna dur demek istediği anlarda, başını omzuna koyarak ağlayacağı bir insanın varlığına ne de çok ihtiyaç duymuştu. Her ağlayanın güçsüz, her gülenin de mutlu olmadığı bu dünya da hayat iki şekilde yaşanıyor; ya hiç mucize yaşanmamış gibi ya da her anın mucizeymiş gibi!
Nefes – Esra Kuran
Sen iyiysen kendine İyileşiyor düşünceler. Duygular çiçek açıyor sonra Ve sen şarkılar söylüyorsun Kendi sesinin farkındalığıyla. Sen iyiysen kendine Adım atmaktan korkmuyorsun Ne geriye Ne ileriye. Kendine attıklarının güvenini Başkalarına atmaktan da çekinmiyorsun. Sen iyiysen kendine Şefkatle kucaklıyorsun kanatlarını. Ve uçmak için Can atıyorsun özgürlüğe Sen… İyiysen… Kendine Kendin gibi bakıyorsun. Gözlerinin ta içine…
Zamansız Ajanda – Damla İtimat
Yolculuk – Coşkun Bulut
Bir tebessüm aradım insanların yüzlerinde Dert, yorgunluk, soğukluk vardı ifadelerinde Bir canlılık aradım var mıdır gölgelerinde? Ruh hâlleri yansımış, ışık yok çevrelerinde Bir muhabbet aradım insanların kalplerinde Suskunluk, uzak kalma isteği var hislerinde Bir dürüstlük aradım insanların yüreğinde Yalan, sahtekârlık bol çürüklük niyetlerinde Bir cömertlik aradım insanların ellerinde Bencillik ve cimrilik yatıyor temellerinde Bir doğruluk aradım kollardaki saatlerde Hepsi farklı gösterdi kendi çıkarları içinde Bir adalet aradım ben adilim diyenlerde Kendi kefesi ağırdı başkası hafif değerde Bir eşitlik aradım çok savunan gönüllerde Zengin, güçlü tamamdı gariban peki nerede? Bir terbiye aradım dışı öyle kimselerde Kur’an, sünnet tanımaz duydukları dillerinde Bir özgürlük aradım özgürüm diyen yerlerde İstekleri dünyaymış ebet yok zihinlerinde Bir define aradım dünya, mal düşkünlerinde Bir küp altın dediler defineleri yok hükmünde Bir kederli aradım yakın, uzak tüm illerde Masiva'dan dertli çok Allah derdi az kalplerde Bir çevremi taradım kâmil insan var ülkemde Herkese değil sözler sadece hak edenlere.
Dünyaya Açılan Kapı Türkiye – Coşkun Bulut
Yazar Coşkun Bulut bu eserinde, Filistin halkının özellikle de Gazze insanının uzun yıllardır haklılığını ispatlamaya çalıştığı mücadeleyi biraz renklendirerek okura sunuyor. Savaş, aksiyon, bilimkurgunun ön plana çıktığı romanın en önemli özelliklerinden birisi de ana karakterin kişi değil Türkiye olmasıdır. Din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı yapmadan bütün mazlumların ortak sesi olmayı hedefleyen yazar, eserinin yazılış amacını şöyle açıklıyor: “Türkiye’nin dünya barışını sağlamadaki konjonktürel durumları, dünya barışını sağlamak için Türkiye’ye duyacağı ihtiyacı gerçeğini eninde sonunda ortaya çıkaracaktır. Türkiye’nin, dünyadaki mazlumların gür sesi olmaya devam edeceğini de belirterek cümlelerime son veriyorum.”
Zamanın Birinde Elazığ Efsaneleri – İlhan Kılıç
Anadolu bir efsane ülkesidir. Nereye giderseniz gidin sizlere orayla ilgili efsaneler anlatılır. Efsaneler yüzlerce yıldır yaşayan dönemin var olan ya da olmayan ama olağanüstü yönleriyle dilden dile gelen hikâyeleridir. Gazeteci-Yazar İlhan Kılıç, Elazığ’da yüzlerce yıl önceden günümüze dek ulaşan olağanüstü olayları, tarihi kaynaklar ışığında, efsanedeki boşluklardan yararlanarak özgün kalemiyle bizlere yeniden anlatıyor. Bilinçli birey sorumluluğuyla kaleme alınan ve üzerinde yaşadığımız toprakların binlerce yıllık öyküsünü gençlere tanıtmak amacıyla hazırlanan bu kitap efsanelerin öyküye dönüştürülmesi anlamında Elazığ bölgesi için bir ilki oluşturuyor. Murat nehrinin en derin yerine neden “Ali Gelmez” denildiğini anlatan hikâyeyle başlayan kitapta, Arap Baba’nın başının kesilişinden Cin Düğünü’ne, Çayda Çıra’dan Deli Mustafa ve Beyzade Hoca’ya, Papazın Kızı’ndan Gelin Kayası’na, Harput(Süt) Kalesi’nden Hızır Aleyhisselam ve Fakir Adam’a, Peri Kızı’ndan Gül Bahçesinde Dört Yüz Yıl’a, Genç Osman’dan Şakir ile Zakir’e kadar tarihe kazınmış on üç hikaye yer alıyor.
Kanserle Savaşanlar Kulübü – İlhan Kılıç / Ayşe Kavak
Ben Ayşe Kavak, sizden biriyim. Bir kardeş, bir arkadaş belki de bir büyüğünüzüm. Her şey daha üç yaşına girmemiş oğlumun kanserle tanışmasıyla başladı. Annelik tedavi döneminde evladımın yanında olup o iyileşsin diye verdiğim mücadelenin adıydı. Dik duruşumdu, canımın canının gözlerine bakarken ağlamadan durmaktı. Mücadele etmek anneliğin doğasında vardı. Oğlumun hayatı için tüm gücümle savaştım, sevgiyle kazandığım bu zaferi herkese anlatmak istedim. Gazeteci İlhan Kılıç ile birlikte kaleme aldığımız Kanserle Savaşanlar Kulübü kitabımızda, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde çeşitli kanser hastalıklarına yakalanmış saf ve masum çocukların verdikleri yaşam mücadeleleri anlatılıyor. Bu büyük düşman karşısında içleri kan ağlasa da yüzlerine gülen maskelerini takıp tüm zorluklar karşısında dimdik duran, onu yenmek için yıllarca fedakârlık yapan hasta yakınlarının öykülerini okurken sağlığınızın ne kadar değerli olduğunun farkına varacaksınız.
Bülbülün Terennümü – Hanifi Yılmaz
Tüm hayatlar bize kader ezelden Konar göçer dünya ömür tezelden Gönül aşkı arar hem en güzelden Bir segah demi bu nereye baksam Bülbül terennümde yine bu akşam Her gün batımında umutlanırım Özgür kuşlar gibi kanatlanırım Aşkın cefasına hep katlanırım Ruh teselli arar maziye aksam Bülbül terennümde yine bu akşam Her gün doğumunu fırsat bilirim Maziden bugüne coşar gelirim Bitmeyen aşkınla hep dirilirim Hergün taze bir gül başına taksam Bülbül terennümde yine bu akşam Ne olur bir akşam dönüp de gelsen Şarkını özledim bir bilebilsen Kendimi kaybetsem, sen beni bilsen Aşkın küllerini yeniden yaksam Bülbül terennümde yine bu akşam Her eylül beklerim ömrüm olursa Aşkınla canlanır kalp yorulursa Azrail ansızın haber salarsa Ben her dem ölürüm sözümden çıksam Bülbül terennümde yine bu akşam Çamların altına gelirsen bir gün Hatırla maziyi canlansın her gün Sakın çok üzülme hayat bir sürgün Kabrim mesken olur o yerde yoksam Bülbül terennümde artık her akşam
Mucize Sizsiniz – Gamze Atalay
Mucize sizsiniz. Sizin yaşadıklarınız ve de yaşattıklarınız. Başka bir yerde aramayın o zaten sizsiniz. Şimdi sessizce gözlerinizi kapatıp elinizi kalbinizin üzerine koyun. Bakın mucize orada atıyor, hayatta kalabilmek için nefes alabilmek için size güzellikleri gösterebilmek için bir kalp atışı bir damla gözyaşı belki içten bir gülümseme. Karşınızdakini cezbeden o bakışlarınız mucize. Sizsiniz mucize, biziz. Dünyaya gelişimiz, var oluşumuz. Birbirinizi sevin, nefret etmeyin. Güzel cümleler kurun, gülümseyin. Her şey bizim için. Her yeni gün, her yeni doğan güneş. Her yeni bulut, her yeni gözyaşı. Yaratılanı sevin yaratandan ötürü. Çünkü ben sizleri çok seviyorum…
Son Yapboz Parçası – Coşkun Bulut
Son Yapboz Parçası, yapboz oyunundan çok daha fazlasını anlatan bir akıl oyunudur. Şaşırtıcı ve sürpriz bir sonla biten yapbozu bakalım siz sevgili çocuklar bulabilecek misiniz? Macera dolu bir arayış ve bu arayışın başarı ile sonuçlanan heyecanlı etkinliklerini okurken kendinizi yapboz parçalarını ararken bulacaksınız. Haydi, siz de kitaptaki arkadaşlarınızın coşkusuna katılın! Kim bilir belki de siz onlardan önce bulursunuz!
Gece Gözlüm – Çağdaş Durmaz
Siz hiç güpegündüz gece ile göz göze geldiniz mi? Ben geldim, gecenin gözlerinden baktım dünyaya Hayatı gördüm gözlerinin içinde Tutuldum… Siz hiç rüzgâr ile dans ettiniz mi kuytu bir köşede? Ben ettim, zümrüt siyahı saçların dalga dalga kıvrımlarında Kendimi bıraktım aşk denilen rüzgâra Savruldum… Siz hiç bir ele dokunduğunuzda kader çizgisini hissettiniz mi? Ben hissettim, çıkmaz denilen her sokağın ona çıktığını Kader denilen çizginin iki yabancı elde nasıl bir olduğunu gördüm, yandım… Siz hiç, çaresizliğin ortasında yaşama bir sebep gördünüz mü? Ben gördüm, kör kuyularda ışık olan sevgi dolu bir çift gözün Işığında tutundum hayata Âşık oldum… Gece gözlü sevdam Ben ömrümü seni sevmeye adadım…
Sesini Arayan Irmak – Hüseyin Avni Cengiz
Beş bölümden oluşan eserle aynı ismi taşıyan ilk bölümde şekil, içerik ve tema olarak arayışın şiirleri var. Bu bölümde yirmi bir şiir yer alıyor. Yol isimli ikinci bölümde tasavvufi bir yolculuğa çıkarıyor bizi şair. Bu bölümde de on dört şiir yer alıyor. Kâse isimli üçüncü bölümde hece ölçüsüyle yazılmış daha çok gençlik şiirleri niteliğinde kırk sekiz şiir yer alıyor. Divan isimli dördüncü bölümde ise aruz ölçüsüyle yazılmış modern şiirler var. Her kitabın Eskizler bölümü mevcut. Şair cesur davranmış ve şiir eskizlerini de kitabına koymuş. Ama bu şiirler eskiz olma özelliğini aşmış gibi duruyor. Tabletler isimli son bölümde ise bir önsöz ve konulu otuz iki metin yer alıyor. Bunlara nesir şiir demek daha doğru. Belki küçürek öykü… Şair, yılların emeğini bu kitapta toparlamış görünüyor. Tasavvuf şiirleri gibi en mahrem duyguları işleyen şiirlerin yanında en toplumsal konuları, eleştirel bir üslupla şiirlerinde cesurca işlemiş. Şiir sanatıyla meşgul olan herkesin kitaba göz atmasında mutlaka yarar var. İyi okumalar dileriz.
Düşkün Kadın – Azad Ersin Yılmaz
Bahar, ailesinin zoruyla bir adamla evlendirilmek isteniyordu. Henüz çocuk yaştaydı. Okuyup doktor olmak istiyordu. Evlenirse tüm hayalleri suya düşecekti. Cesaret edip babasının karşısına çıkamadı. Gerçi çıksaydı da bir şey değişmeyecekti. Düğün hazırlıkları yapılırken tüm cesaretini toplayıp arkadaşı Gönül ile evden kaçtı. Başına geleceklerden habersiz, otogardan hareket ilk otobüse binip çocukluğunun geçtiği şehri terk etti. Gittiği yerde onu hiç iyi şeyler beklemiyordu. Kaderin başına getireceklerini bilse acaba o gün evden kaçar mıydı?
Yalnızlık – Fuat Yüksel
Korkuyorum sen de kaçma bu şehirden, Ben sensizlikten korkuyorum, Yalnızlıktan korkuyorum artık, Sensiz kalmaktan, yalnızlıktan. Sensizlik bana ölümden beterdir, Yokluğun beni öldürüyor, Yalnızlıktan korkuyorum, Sen de bırakıp gitme beni. Ayrılık acısı çok zor canım, Yakar, kavurur bu şehirde sensizlik, Sen de gitme bu şehirden, Yalnız bırakma beni.
Hicaz Seyahati – Mehmet Ali Talayhan
Ankara'da Muhammed Harb isimli bir profesörle tanıştım. Mısır'da El Ezher Üniversitesinden mezun olmuş. Yeminle yazıyorum bana dedi ki: “Mısır'da El Ezher Üniversitesinden bir Türk düşmanı olarak mezun oldum. Türkiye'ye geldim ki, sizin arşivlerinizi inceleyeyim ve bizi nasıl sömürdüğünüzü, bize nasıl kötülükler yaptığınızın, sizin arşivlerinize dayanarak ortaya çıkarayım. Fakat arşivlerinizi araştırdıkça gördüm ki, tarih boyunca bize çok yardımlarınız olmuş. Ne sömürme, ne de bir kötülük ortada yok.
Yavuz Bülent Bakiler
Unutulmayan Gülüm – Ali Peker
Ne kadar güzel gün, kalbimde çiçekler açtı, Güzel insan yeşil meraya atlar gibi beni bıraktı, Ellerimden tutup yürü diyerek kelimeler saçtı, Kabul ettim gecesinde beni sevinçten ağlattı. Hep böyle olsa dünyada olmaz aykırılıklar, Çocuklarımız zevkle okulda, evlerinde, kitaplarını okurlar, Bize sabır Rabbim olsun iyi çalışmalar, Memnun olsun devamlı bizim çocuklar.
Mavi – Enes Muhammed
Melis, Cumhurbaşkanı Kemal Sarıgazi’nin kızıydı. Ve uzun bir eğitim döneminin ardından korumalarıyla birlikte Antalya’da tatilini geçiriyordu. İleride doktor olacaktı. Çok başarılı bir öğrenciydi. Ama hayatını çılgınca yaşayan dizginlenemeyen çok aşırı şımarık vahşi bir kedi gibiydi sanki. Babası ona sözünü geçiremiyordu. İstediği şeyi istediği gibi yapıyordu. Ailesi Muğla’da tatile gitmesine rağmen Melis tek başına Antalya’ya gelmekte ısrar etmişti. Çünkü annesinin babasının yanında gönlünce eğlenemiyordu. Sanki onu buraya bilmediği, farkında olmadığı bir şey çekmişti. Belki de kaderini takip ediyordu. Kendisini kesinlikle çok büyük bir sürpriz bekliyordu. Bunda emindi. Çünkü çok güzel bir rüya görmüştü. Rüyasında çok yakışıklı, dünya çapında ünlü bir genç ile evlenmişti. İsmi Ahmet’ti. Sanki yüzü aklına kazınmıştı. Rüyasında gördüğü bu delikanlıya deliler gibi âşık olmuştu. Uyandığında aynı duyguları hissetmeye devam ediyordu. Böyle bir rüya gördüğü için şaşırıyordu? Rüyasında gördüğü yakışık delikanlının Antalya’da olduğunu düşünüyordu. Ne yapıp edip onu mutlaka bulmalıydı!
Soğuk Cehennem – Şule Gizem Büyükboz
Katilinin gölgesinde yaşayan bir kadın! Onuru ve şerefi için var olan, bütün benliğini ailesine adamış bir evlat. Bir insanın elinde kaç kez ölünür? Katilinin peşini bırakmadığı bir dünyada ona sunduğu hayatı yaşarken kaç kez kendinden vazgeçilir? Soluk vermek bir yana katilinin susuz bıraktığı bir akvaryumda yaşam mücadelesi veriyordum. Ben Hera Mehir Doğan! Katiliyle yaşayan ve onun için de var olan o kadın. Her daim katilimleydim ama katilim benimle değildi…
Dedektif Bay Matematik – Coşkun Bulut
Birçok insanın korkulu rüyası olan Matematiğin hayatımızın neredeyse her alanında kendini gösterdiğini biliyor musunuz? İşte tam da bu kitap; Matematik alanında farkındalık oluşturmak ve Matematiği sevdirmek, insanların karşılaştığı olaylar karşısında olayların çözümüne farklı bakış açıları ile yaklaşmaları kazandırmak amacıyla yazılmıştır. Çoklu zekâ kuramına göre insanların çeşitli zekâ alanlarına sahip olduklarını biliyoruz ve elbette her insanın bir zekâ alanı daha fazla gelişmiştir. Peki, insanlar zayıf olan taraflarını geliştirmek için neden çok fazla gayret içerisinde değiller? Başucu kitabınız olacak bu eserdeki öyküleri okurken hayal gücünüzün önemini fark edecek, beyin jimnastiği yapacaksınız.
KİTAP SATIŞ NOKTALARIMIZ
Previous image
Next image
Türküler Susmaz – Gündoğdu Yıldırım
Arap Kızı – Gündoğdu Yıldırım
Ey Aşk – Gündoğdu Yıldırım
“Öğretmenim sizi Bahar Öğretmen çağırıyor,” dedi. Öğrenciyle beraber koşarak sınıfa çıktım. Sınıfta yerli malı kutluyordu. Bahar, “Hoş geldin, hadi bakalım, bak şunların tadına.” Öğrenci sıralarını dolaşıyor, yiyeceklerden tadıyordum. Bahar, “Bir de şunun tadına bak,” diye seslendi. Kendisine doğru döndüğümde, elindeki böreği ağzıma tuttu. O an Bahar’la göz göze geldik. Sanki olağanüstü bir güç gözlerimizin ışığını birbirine alıp veriyordu. Hayatımda hiç böyle olmamıştım. Gözlerini hiç kaçırmadı. Nerdeyse yirmi saniye donduk kaldık. Gözleriniz sizin anlatamadıklarınızı karşınızdakine hiçbir söz söylemeden anlatmanızı sağlar ya, tam da bu olsa gerekti. Bu bir tesadüf değildi. O anda gerçekleşiyordu. Bütün bedenim ve ruhum aynı şeyi hissediyordu. Birbirimizin görüş alanına giren gözlerimiz, ruhumuzu birleştiriyordu. Aylardır içimizde yaşattığımız duyguları gözlerimiz yoluyla anlatıyorduk. Kalbim bu heyecana daha fazla dayanamayacaktı. “Öğrencilerim beni bekliyor” diyerek sınıftan çıktım…
Aksaray Yöresi Halk Oyunları – Esra Aslan Türkcü
Aksaray’da hangi halk oyunları oynanmaktadır? Aksaray yöresi halk oyunlarının çeşitli bileşenleri (adlandırma, söz, müzik, ritim, sahneleme, çalgı aleti, kostüm, hareket cümlesi...) nelerdir? Halk bilimi bağlamda Aksaray yöresi halk oyunlarının işlevleri nelerdir? Halkbilimi açısından Aksaray yöresi halk oyunları hangi bağlamlarda icra (performans) edilmektedir? Aksaray yöresi halk oyunları kültürel değişimden nasıl etkilenmiştir? Aksaray yöresi halk oyunları kültürel değişim sürecinde nasıl bir süreklilik sergilemektedir? Bunlar gibi bir çok soruya yanıt veren bu eserde; Aksaray yöresi halk oyunlarını derleyerek ortaya koymak, ortaya konulan halk oyunları üzerine halkbilimi açısından bir inceleme yapmak için “İcra (Performans) Kuramına göre Aksaray yöresi halk oyunları hangi sosyal mekânlarda icra edildiğini ortaya koymak ve Türk halk oyunlarının Aksaray yöresi halk oyunları özelinde üstlenmiş olduğu günümüzdeki işlevlerini saptamaya çalışmak, kültürel değişim ve süreklilik bağlamında Aksaray yöresi halk oyunlarını incelemek, Aksaray’ın tanıtımına katkı sağlamak ve halk oyunları alanında araştırma yapanlar için literatüre katkı sunması amaçlanmaktadır.
Şevket ve Ben – Gündoğdu Yıldırım
Lice Tarihi ve Doğal Güzellikleri – Şebap Teker
Doğup büyüdüğün yerin tarihini bilmek, kendini bilmektir. Tarih, bilgidir, köktür, bilinçtir, bugünü doğru anlamak, geleceği isabetli tasarlamaktır. Elinizdeki kitap, yazarın doğum yeri olan Lice üzerine çok yönlü, kapsamlı bir araştırma, inceleme ve derleme yapıttır. Lice üzerine var olan yazılı hazineye yeni ve değerli bir katkıdır. Yazar Şebap Teker, uzun yıllarını alan sabırlı bir çalışmayla ulaşabildiği yazılı kaynaklardan Lice üzerine elde edebildiği bilgileri toplamış, bu bilgileri derli toplu biçimde kitabında okuyucuya aktararak, Lice’yi bilmek, tanımak isteyenlerin hizmetine sunmuştur. Yazar, eserinde Lice’nin dili, kültürü, renkli sosyal yaşantı tarzları, gelenek görenekleri, özetle entografik ve folklorik ögeleri üzerine bizzat yerli halkın zengin bilgilerini derleyerek yazılı ve kalıcı hale getirmiştir. Türkiye’nin yazılı bellek havuzuna akan yeni bir kaynak özelliğindeki bu eseri mutlaka okumanızı öneriyoruz.
Çocuklar Ne İster – Meryem İtimat
Lice Zirkileri Aile Tarihi – Fuat Işık
Bu kitap dört yıl boyunca titizlikle yürütülen yoğun bir çalışmanın ürünüdür. Kitabın hazırlanış sürecindeki temel prensibim nesnelliğe bağlı kalarak, tüm akrabalarıma aynı hassasiyetle yaklaşma isteği olmuştur. Bu çalışma ile unutulan aile hafızasının kayda alınacağını ümit ediyorum. Keyifli okumalar dilerim…
Patagonya Rehberi – Selçuk Tanaydın
Patagonya coğrafyası el değmemiş bir cennet, doğa ananın bir gövde gösterisi. Sırtçantalı gezginler ya da doğanın içinde lüks bir gezi arayanlar için Patagonya mükemmel bir seçim! Güney Amerika’nın güneyinde, rüzgârların, dağların ve buzulların dili hâkim. Likenlerin sardığı kadim ağaçlar, göğe değen sivri uçlu granit kayalar; Macellan pengueni ya da lamanın akrabası guanako gibi coğrafyaya özgü hayvanlar insanı her adımında şaşırtıp büyülüyor. Arjantin’den Şili’ye uzanan Patagonya, modernliğin giremediği korunaklı bir alan. Uçsuz bucaksız stepler yerini büyülü And dağlarına bırakır, buzullar sizi içine çeker, ormanlar konuşur. Dağların arasından akan bulutlar bazen durur, derin bir sessizlik hâkim olur. Patagonya herkesi büyüler. Bu kitapta dünyanın sonundaki fenerden buzullara uzanacağız. Milyon yıllık dinozor fosilleri, penguenler, balinalar göreceğiz. Sizler için kısa ve uzun rotalar çıkardım. Artık karar sizin. Patagaonya’ya gidemezseniz bile üzülmeyin, bu kitabın size mental olarak o duyguları yaşatacağına eminim. Büyülü Patagonya sizi bekliyor.
Kapadokya Öyküleri – İsrafil Baran
Kapadokya Öykülerinde; güneyde Toros Dağları, batıda Aksaray, doğuda Malatya ve kuzeyde Doğu Karadeniz kıyılarına kadar uzanan geniş bir bölgede insanların kuşaklar boyunca, ilmek ilmek örerek bugünlere getirdiği olağanüstü olayları bulacaksınız. Geçmişten günümüze zaman yolculuğu yaparak; perilerle çiftçinin dostluğunu, sevdiğine kavuşamayan âşıkların çilesini, göle dönüştürülen bir köyü, inançlarından vazgeçmediği için sürgün edilen kırk askeri, Kapadokyalı Uç Beyi Digenes’in kahramanlıklarını, İsa’dan sonra bölgeye Hristiyanlığı yayan Aziz Yorgos, Aziz Çoban Mamas ve Azize Nino’yu, sömürüye başkaldıran Amaz köylülerini, Hacı Bektaş Veli’yi, Erciyes ve Hasan Dağlarının öykülerini ilgiyle okuyacaksınız.
Nasıl Bir Eğitim – Gündoğdu Yıldırım
Latin Amerika Seyahatnamesi – Selçuk Tanaydın
On yıl boyunca üç vardiyalı çalıştığım iş yerimde hayatımı artık otomatik pilota bağladığımı fark ettiğimde hemen işimden ayrıldım. Bir ay sonrası için Arjantin’e biletimi aldım. Büyük bir heyecanla hazırlıklara başladım. Öyle çok büyük planlar, rotalar da yapmadım. Evin duvarına dünya haritasını yapıştırıp da polisiye filmlerdeki gibi, bir ülkeden diğer ülkeye ip çekme gibi şeylere de girişmedim. Ya da bilgisayarda bir word dosyası açıp nerelere gidip neler yapılır gibilerinden bir liste de çıkarmadım. Tek yaptığım, nereden başlayacağıma karar vermek oldu ve tek yön bilet alıp gerisi doğaçlama gelişsin istedim. Zamanı gelince de ailemle ve arkadaşlarımla vedalaşıp, yanardağın birine atmak için de cebime eski sevgilimin yüzüğünü koyup uçağa bindim. Uçağa bindiğimde beni bu kıtada ne gibi maceralar beklediğini uzunca düşündüm. Düşünün ki bir kıtada yanardağlar, çöller, piramitler, Karayip sahilleri, korsan kasabaları, buzullar, yağmur ormanları, Amazonlar, antik kentler, tango, samba, salsa ve futbol olsun. İnka, Aztek ve Maya yerlileri de bu kıtada hâlen yaşıyor olsunlar. Latin Amerika kıtası, işte bunların hepsini ve daha fazlasını içeriyor. 60 yaşıma geldiğimde, geriye dönüp baktığımda “Harika bir film izledim.” diyecek kadar harika maceralar yaşadım. Bu kitabı okurken bu maceraları ve daha fazlasını hissedeceğinize eminim. Kendinizi bir gün buzulları seyrederken, bir başka gün yanardağda lavları izlerken bulabilirsiniz.
BASINDA ALASKA YAYINLARI
ULUSAL BASIN
Yazar Kaya Başaran, Alaska Yayınları'ndan çıkan bu kitabıyla farkındalık yaratacak.
Meleksu Türkmen'in 'Meleksu'dan Masallar' isimli ilk kitabı Alaska Yayınevi etiketiyle raflardaki yerini aldı.
İlk kitabını yazan Ebrar Çolak, Nevşehir Kitap Fuarında okurlarıyla buluştu.
YAZARLIĞA DOĞRU