Dedektif Bay Matematik Labirent – Coşkun Bulut

95,00
Matematik onun için bir hayat felsefesi, beyin egzersizi, hayallerini süsleyen fikir alışverişi, ufkunu aydınlatan bir güneş ve suçlulara yaptığı hamlelerle suçluların korkulu rüyası haline gelmişti. Alışılmış yöntemlerin ve tekrarın yer almadığı kitap, siz sevgili çocukların hayal dünyalarını zorlayacak ve geliştirecektir. Dedektifle suçluları arayacak ve bu sırada matematiğin gizemli dünyasını keşfetmeye yelken açacaksınız. Orijinal fikirlerle matematiğin hayattaki farklı kullanım alanlarını göreceksiniz ve belki sizler de matematikle inanılmaz işlere imza atacaksınız.

Kıyamete Doğru – Hamid Cengiz

180,00
Bu eser, nüzul-i İsa ve zuhur-u Mehdi üzerine gelen hadislerin, sadece nakil ve senedlerinden ibaret teknik bir eser değildir. Aksine nüzul ve zuhur hadislerinin şerh, izah ve tevilleri, bütün yönleriyle ortaya konmuş ve bu hadislerde yaşanacağı haber verilen alametler, 20. yüzyılda yaşanan tarihsel olaylarla irtibatlandırılmıştır. Sahib-i insaf olanların, eserde yer alan izah ve şerhleri okuduktan sonra nüzul ve zuhur hadislerinin, inkâr edilecek hadisler olmadığını idrak edeceklerini umarız. Eserde yer alan diğer konular: 1)Kıyamet alametleri hadislerine yaklaşımda usul ve metod 2)Ulemanın, kıyametin kopuşu ve muhtemel tarihine dair beyanatı üzerine izahlar 3)Kıyametten hemen evvel gerçekleşecek bazı alametler: Kâbe’nin yıkılışı, rüzgâr/duman, güneşin batıdan doğuşu üzerine açıklamalar 4) Kıyamet evveli üç büyük inkılab ve ihtilal 5) Kıyametten evvel Türkiye'nin ve İslam âleminin i'tikadi açıdan sosyolojik durumu 6) Kıyametten sonra haşir ve Şam

The Lycian Three Soldiers – İsrafil Baran

60,00
The war had been going on without any stop. While the Troy soldiers were making great efforts to keep the Greek soldiers of the shore, they realized movements. They couldn't believe in their eyes when they saw the peak, off the shore. A troop, consisting of hundreds of horsemen and a war chariot ridden by a commander on the front were coming towards them through the shore. A Troy soldier spoke to the one fighting near him: "Watch out that!" When the soldier looked at that direction and saw it, his jaw dropped. It was impossible to be ignorant to that troop with horses. Everybody knew that the troop with horses that ran flying their brilliant manes were Lycians. The soldiers of Lycia troop, commaned by King Sarpedon, rushed into the enemy and started fighting all at the same time. Their shining bronze armors were easily distinguished from the other armors that were covered with blood.

Karanlık Felsefe – Tunç Kılınçel

110,00
Karanlık Felsefe aslında Tanrı hakkındaki inanışı kökten değiştirmek amacıyla yazılmış bir eserdir. Var olmayan fakat gerçekte bizim düşünüp var ettiğimiz ve sonra inanmaya başladığımız onca inancı düşünün. Bu inançlara inanmaktan vazgeçince, kendiliğinden yok olmuyorlar mı? Peki din de bu inançlar gibi kolayca inanmayı bırakınca ortadan kalkabilir mi? Karanlık Felsefe kitabında bunun gibi birçok soruya yanıt bulabilirsiniz.

Gönlümün Hıçkırıkları – Günay Koçak Kocaaslan

140,00
Yine bensiz geçti baharın yazın, Yine sensiz inler bu gönül, yine sensiz. Gözümde hayalin, yeşil Fırat’ın... Seyretmek baharın, bir ömre bedel Siyah gül diyarı güller diyarı, Soğuk dereleri hayat pınarı... Akar yıllar yılı hiç durmaksızın. Siyah gül diyarı, güller diyarı. Keldağı’na çıkıp bakmalı sana, Hatıraları anıp gözyaşları ile... Bir türkü okuyup ıstırap ile, Gidenleri özleyip ağlarım sende. Dereler coşardı akar Fırat’a Gül bahçende güller bin bir türlüydü Bahçelerde evler evler de neşelerle Bir ömür böyle sürüp de gitti. Çıkmak istiyorum Höllez dağına Söylemek istiyorum senin türkünü, Baba bugün hava ne bulanık, El yatık ben uyanık... Bülbüller ötüyor güller üstünde, Mehtap suya vurmuş, Fırat akıyor Güller diyarı güzel Halfeti, Derelerde aşkın çağlıyor. Siyah gül diyarı güller diyarı Seyretmeye doyamam güzel Fırat'ı Öter dereler de yeşil kurbağalar... Güller diyarı güzel HALFETİ...

Kendini Fethet – Deva Abhaya

110,00
Dünya yaşamındaki adı Burcu Koç olan yazar; on yıl süren derin meditasyon, zihin arıtma çalışmaları ve yaşam boyu deneyimleri sonucunda, yaşam serüveninize ışık tutma niyetiyle bu eseri kaleme aldı. Yazara Deva Abhaya ismini, katıldığı bir arınma kampı sürecinde; ülkesinden ayrılıp, tüm eski hayatını arkasında bırakmış bir ermişin yanında otuz yılını geçirmiş talebelerinden birisi layık görmüştür. Deva Abhaya, Sanskritçe kökenli bir addır ve “Kutsal Cesaret” anlamına gelir. Kendini Fethet’meye cesaret eden yazar, elinde tuttuğun bu kitapla sana; dünyanın en sıradan, en basit en beklentisiz, en etiketsiz, en maskesiz ve tüm bunların getirisi olarak en huzurlu, en dingin insanı olmanın anahtarlarını sunuyor. Tabi sen bunun olmasına izin verirsen.

Larmina – Furkan Diker

110,00
Boşluğa terk edilen sevgi kalıntılarının arasında tertemiz kalplerin milyonlarca insanın gözleri önünde çırpınarak yavaş yavaş boğulduğuna şahit oldum. Gökyüzünün derin maviliklerinde kalan o meçhul umutlar hüzün dolu yağmurlara karıştı. Sevgisizlik her gün biraz daha artarken en kötüsü de bütün gece uykusuz kalan insanların kirpik uçlarında biriktirdiği yıldızların o acıtan senfonisini koca bir yalnızlığın içinde hissetmekti... Canımdan başka verecek bir şeyimin olmadığını anladığım gün gençliğim yok olmuştu. Bütün hatıralarımı rüzgârlarda söylenen masalların eskiyen sararmış sayfalarında okudum. Kalbim gözlerimin önünde erirken hayatımda geride kalan ne varsa affettim. Hiç kimseyi suçlayamadım. Hayatta her şeyin bir sonu vardı. Bende kabul ettim. Şimdi bir köşede sessizce oturup o sonun gelmesini bekliyorum…

Allah’ı Arayan Çocuk – Mehmet Memdoğlu / Nilüfer Akıngül

80,00
Küçük bir şehrin güzel bir köyünde Nil Zehra adında çok tatlı bir kız yaşarmış. Annesi ve babası çiftçilikle uğraşan Nil Zehra, burada çok mutluymuş. Çiftlikte herkes Allah'tan bahsediyormuş ama Nil Zehra onu göremiyormuş. Nil Zehra, her fırsatta dedesine ve ninesine “Allah nerede?” diye sorarmış. Dedesi ve ninesi de ona Allah’ın varlığını, yarattığı güzelliklerde görebileceğini anlatırmış. Bu cevaplarla yetinmeyen Nil Zehra, bir gün dayanamayıp Allah'ı aramak için yola çıkmış. Yazar Mehmet Memdoğlu ve Nilüfer Akıngül’ün titizlikle kaleme aldığı bu eser, çocuklara Allah’ın varlığını onların anlayacağı dilde anlatırken hem küçük okurlarını, hem de anne ve babaları keyifli bir maceraya davet ediyor.

Oyası Dalgakıran – Burcu Ant

187,00
… küsmeden düşmeden kesmeden gül yaprağında salıncak kuran tırtılın şarkısını ve kırmadan kalemi kalem, önemli.

Tanrı Var Mıdır? Russell’in Göksel Çaydanlığı – Halit Kakınç

167,00
Rıza Tevfik, “Dünya dedikleri ulu yapıdan, Maksat ne hikmet ne bilen olmadı. Mezar dedikleri büyük kapıdan, Kafileler geçti gelen olmadı.” diyor. Sonsuzluk içerisindeki sonlu var oluşunun anlamını aramak insanın temel meselesi. Bu arayışın merkezinde tanrı kavramı var. Zira arayışımızın ana yönelimleri, bu kavramla kurduğumuz ilişkiyle belirleniyor. Bu ilişki itikadî yahut felsefî olabilir. Tanrıya inanabilir yahut inanmayabilirsiniz. Diğer yandan tanrı kavramının üzerine düşünmeden, onu yok sayarak anlam arayışınızı sürdüremezsiniz. Bu kitap pırıltılı bir zihnin tanrı ve tanrısızlık tasavvurlarını içeriyor. Farklı birçok husus bulacağınız bu eseri okurken yazarla beraber gireceğiniz düşünme çabası her seferinde ufkunuzu açacak, konuya bakışınızı zenginleştirecek. Prof. Dr. Remzi Sanver

Hayvanlar Olmadan Asla 2 – Meral Filiz

245,00
Bu kitapta yazılan hikâyeler gerçektir. Okurken kâh üzülüp, kâh sevineceksiniz. Bazen derin düşüncelere dalacaksınız. Hayvanseverlerin düşünüldüğü gibi deli olmadıklarını, sevgi ve merhamet dolu kalpleri olduklarını hissedeceksiniz. Hayvanları öldürme yasasının gündem olduğu şu acı günlerde umarız ki yetkililer bu kitabı okurlar ve yasa konusunda tekrar düşünürler... Hale AKDÜZ BATUR, Hale İlbey ÖZTÜRK, Halide BEYCAN, Halit Efe GÖNÜL, Handan AYAS, Hande GÜRPINAR, Hatice GÜN, Haydar ÇAKMAK, Hediye GÜRARSLAN, Hilal GAZİ, Hilal IRMAK, Huriye KARAMÜRSEL, Hülya ALTAY, Hülya DALGIN, Hülya DEMİRTAŞ, Hülya Eylem EKER, Hülya YALÇIN, Hüseyin ŞAHİN, İlay AL, İlknur YALÇIN, İpek TAŞKENT, İrep OTYAM, İsmet ŞAHİN, Işık RAVAK ERGENEMAN, Jale ÜNSAL, Mert GÜRGÜÇ, Kemal ATAR, Sevda ŞIVGA, Lale Öztürk, M.Didem İBAK, Mehmet HAMURKAROĞLU, Mehmet ARIKAN, Mehtap AY, Melek GÖKNUR, Melek İZGİ, Melike Burcu KÖKER, Melike HARDALLI, Meral ERDOĞAN, Meral FİLİZ, Meral OLCAY, Merve Duygu KARAKUŞ, Merve GÖRÜR, Merve IŞIK UZUN, Metin YILDIRIM, Mine CANDAN, Miray TOPTAN, Murat MANAZ, Müfüde KOCA, Müyesser ve Enis DENLİ, Nesrin ÇITIRIK, Neşe GÜRPINAR, Nicole RONA, Nilay ENGİN, Nilay PARLAR, Nilgün BALLIOĞLU, Nilgün BAYRAM, Nilgün ÖNDER, Nilüfer TOMBEK, Kızı Nehir TOMBEK, Nimet SÜRÜCÜ, Nina Jasmin ULUĞ, Nupelda KARABUĞDAY, Nur Nesime ARIK, Nural AKTAŞ, Nuray BOYALAR, Nurten SUNAY, Onur KOCAOĞLU, Oral YALÇIN, Oya SEMERCİ, Ömür KESKİN, Özge GÜNGÖR, Özkan ALTUN, Pelin KORKUT, Perihan ÇETİNER, Reyhan ELBİRLİLER, Ruhsar GÜNEŞ, Sadettin ÖNER, Sahil DENİZ, Sakine YILDIRIM ÖĞÜTCEN, Sayim ALKAZAK, Seda ARIĞ, Seda AYDOĞDU, Seda METE, Seda OSMANOĞLU, Semiha ANIL, Semra FERAH, Semra ŞİMŞEK, Serdar ATAOL, Serdar GASSEMİ, Serhat BEYAT, Serhat GÜNER, Servet SELÇUK, Sevgi DAVARCIOĞLU, Sevgi MUTLU, Sevgim ORDU, Sevilay YİĞİT, Sevilay YİĞİT, Sezin SİVASLIOĞLU, Sibel MOLU, Sinem ve Kadir ÖZMEN, Songül GÜNESER, Sultan TOPLAR İLHAN, Suzan ARIĞ, Şeref ULUCAN, Şule GENCAL, Tolga DEMİR, Tuba BARTIN, Tuba ÇETİNBAŞ, Tuba ELVER, Tuğçe KARADENİZ SARI, Turan ÇOMAKOĞLU, Tülay ÇETİN, Tülin KUNTER, Umay GÖKÇE, Vuslat GÜLEÇ ÇAVUŞOĞLU, Yeşim ÇİFTÇİ TÜTÜN, Yeşim İrem İREP, Yeşim KUŞÇU ERMUTLU, Yılmaz KESGİN, Yonca EVCİMİK, Yusuf SARIGÜL, Zehra ERKUŞ, Zeynep METE, Zeynep Naz GÖZTEPE, Zeynep OKTAY, Zülfi ÜNAL.

Hayvanlar Olmadan Asla 1 – Meral Filiz

245,00
Bu kitapta yazılan hikâyeler gerçektir. Okurken kâh üzülüp, kâh sevineceksiniz. Bazen derin düşüncelere dalacaksınız. Hayvanseverlerin düşünüldüğü gibi deli olmadıklarını, sevgi ve merhamet dolu kalpleri olduklarını hissedeceksiniz. Hayvanları öldürme yasasının gündem olduğu şu acı günlerde umarız ki yetkililer bu kitabı okurlar ve yasa konusunda tekrar düşünürler... A. Sevgi ÖZBAĞ, Adile SAYLAN, Adnan POLAT, Ahmet Ufuk IŞIK, Ali ERKAZAN, Ali Osman GÜNER, Aren Elvin YILDIZ, Arzu MEŞHUR, Aslıgül KURTUL, Asmin ECE, Asrın Ege YILDIZ, Aşkım ÖZEN, Aşkın ÇETİN, Aşkın Şeyma TOPRAK, Atakan TOMBULOĞLU, Atlas Karan TUMLUER, Deniz TAVŞANCIL KALAFATOĞLU, Ayça DEMİR, Ayla YENİGÜN ÇELEBİ, Ayşe Dilek BANDAK, Ayşe EGİTKOL, Ayşe Nur DARENDELİ, Ayşegül ERDEM, Ayşın Gaye NEŞŞAR, Aytekin NEBİOĞLU, Ayten YAZICI, Bahar METE, Bahar SANER, Bahar YÜRÜK, Banu HÜR, Banu KILIÇ, Başak YAŞAR, Battal KAYAR , Belemir ERGÜVEN, Bengü BERKMAN, Berfin Su OKÇU, Berna SÜKAN, Berna TETİK, Beste ACAR, Betül KÖKER, Billur MARAL, Binnur KAVLAK, BTL, Buket KESKİNOL, Buket GÜL, Burcu BAYBÖRÜ, Burcu GÖKTAŞ YERGÖK, Burcu HAMDULLAHPUR, Burçin ORHON UYGUR, Bülent DİLAVER, Can Erdem SATMA, Canan ÇOBAN, Eylem ŞENEL, Cano DUMAN, Cemal ÇALCALI, Cenk İZMİRLİ, Ceyda Simay YILDIRIM, Ceylan ADANALI KABADAYIOĞLU, Yavuz KABADAYIOĞLU, Beril ÖZTURAN, Damla EREN, Defne EPİKMEN DERVENT, Denise HEUBİ, Deniz ERTÜRK, Denizhan ATEŞALP, Derya ACAR ÖZAY, Derya IŞILDAK, Dicle ÜRÜNAY , Dilek ANDUV, Dilek TUNÇAY ELMACI, Duygu UZEL, Ebru OK, Ebru TURAN İNALKAÇ, Elif Burcu ÇİMEN, Elif ELDEŞ, Elif SARAL, Ceren SARAL, Elif UNUTMAZ, Emel AKICI, Emrah DOĞAN, Ender ERDEMİL, Erdem ÖZER, Erhan CEYLAN, Erhan CEYLAN, Erkan AKIN, Erkan ŞAHİN, Erkan SAFRAN, Esi ŞENGEZER, Esin ÖNDER, Esma SÜHENDAN ŞENGER, Esra LİCELİ, Evren TÜRECİ, Eylem ŞENEL, Fatma Şebnem DOĞRUER, Fatoş GÜR AKINOĞLU, Ferhan BAYIRLI, Figen İmren KOCABAŞ, Filiz BAŞER, FİLİZ EZ, Filiz IŞIK, Fırat ÖZGÜL, Funda CANSEVEN, Funda TÜRKER, Gamze ARGUVAN, Gamze GÜNEYLİ, Gizem KOÇ, Gizem Kükrer PEKER, Gökçe Nihan DOĞAN, Gökhan ATACAN, Gönül KILIÇ, Gözde AKYÜZ, Gözde ÖNAY, Guruphan ERSİR, Gül Fulya YÜKSEL, Gül MORALI, Gülay YOLERİ, Güldal DİNÇGEZ, Gülseren KABADAYI UNLU, Gülşah GURİŞ, Habibe Nurten KAYAR.

Çizgisiz Zamanlar – Çağrıl Taştan

85,00
Yolların ayrıldığı noktada, Kesişmesini beklersin, Çakışma, içinde bulunduğun an Bölünemez, parçalanamaz bir büyüdür zaman, Zihninde, tozlu bir çerçeve Eskimiş, solgun renksiz Bir adam, bir kadın Hüzün mimiklerin gerisinde payidar, Gelecek saklı, toz duvar Paralel bir evren, binlercesi Sayarken dakikaları, Değerlenmişken zaman Bir koltuğun üstünde Seçimlerini farklı yaptığın, Keşke Kaderine değecek bir anı arıyorsun, Kapaklar açık, kirpikler uyanık Geçmişten gelecek ses, yüz, gölge Hayalet, Bugün Geçmişi, yapraklarıyla kopararak Geleceğe yapıştıracak bir tesadüf, Arzu Heybelerindeki, yıldız tozlarını serptiğin liman, İmkânsıza armağan, işe yaramaz vakit Rayların titremesi, sardığında dizlerini Başka bir an için, vazgeçtiğin zamana Umut, el sallamak Tren istasyonunda…

Neredeysen Gel Artık – Teyfik Karadaş

120,00
Felek kara yazmış alın yazımı Senden başka kimse çekmez nazımı Sen gurbet ellere çekip gidince Ben yıkık duvara astım sazımı Yıllar oldu hasretinle yanarım Kimi görsem eşkâlini anarım Gelmezsen ben seni bulursam eğer Etsen bir çift kelâm sana kanarım...

Gölge Hayatlar 2 – Kazım Kaya

110,00
Cezaevleri, hem tutuklu/hükümlü hem de buralarda görev yapanlar açısından zorlu mekânlardır. Yedi gün, yirmi dört saat, üç yüz altmış beş gün süren bu zorlu mesainin en ağır yükünü sırtlamak ise cezaevi müdürlerine düşüyor. Yazarın, otuz yıllık cezaevi müdürlüğü tecrübesinin ürünü olan ve birbirinden ilginç anılardan oluşan “Gölge Hayatlar” kitabımın ilki çok beğenildi. Yazar, okuyuculardan gelen olumlu dönüşler neticesinde otuz yılın şaşkınlığını, hayal kırıklığını, hüzünlerini, acılarını, ağlanası halimize acı gülümseyişlerimizi; mesleki idealler uğruna çektiği çileleri, direnişleri, sıradan/sürüden olmamanın karşılığında ödediği bedelleri içeren anılarının devamını yazdı. Gölge hayatların şehrinde, yazarın gölgelere benzememek için verdiği mücadeleyi ve güneş ile gölge arasında doğru yerde durabilme çabasını okurken doğrunun/hakkın sözcüsü ve "Köyün Delisi" olabilme cesaretine şahitlik edeceksiniz.

Harput’a Hoyrat – Mehmet Ali Talayhan

65,00
Mehmet Ali Talayhan Hoca, tarihçiliği ve eğitimciliği yanında iyi bir kültür adamıdır. Ancak, bütün bunların ötesinde Harput’a ve Harput kültürüne âşık biridir. Gurbette yaşarken sılaya olan hasreti bu aşkı biraz daha ileri götürerek “Sevda” mesabesine çıkarmıştır. Kanaatimce bu sevda, yalnızca Elazığlı-Harputlu olmasından kaynaklanmıyor. Prof. Türker Eroğlu Türk dünyasının sayılı kültür merkezlerinden biri olan Harput engin ve eşsiz bir atmosfere sahiptir. Yazar akıcı ve büyüleyici üslûbu ile bu değerleri okuyucunun önüne sererek harika bir entelektüel ziyafet vermiştir. Prof. Hakkı Büyükbaş Harput’a bir yerinden eli değmiş, bir yerinden bölgenin kokusunu almış, bir deresinden geçmiş, bir dağına çıkmış kişinin kuşkusuz Harput’la kurduğu bağ ve bölge insanının o toprakla olan duygusal ilişkisi çok başka ve derinden tesirlidir. Bu manevî atmosfer her anlamda Harput’un bir taşından başlayıp ihtişamlı yapılarına, coğrafi yapısına kadar pek çok şeyi içine alan derin bir yapıdır. İşte Harput’un bu mistik ve etki altında bırakan havası da kitapta yazarın kalemiyle yerini bulmuştur. Kitap, bütüne bakıldığında Harput’a dair özlemin, sevginin, saygının, ifadesidir. Hak tesliminin son derece önemli bir mesele olduğu bilinir, işte Harput’a Hoyrat bu hak teslimini yapmak ve ona olan borcun ödenmesini sağlamak üzere kaleme alınmış bir kitaptır. Ve elbette ki bir şehri tarihiyle, kültürüyle, dokusuyla, insanıyla, gelenek ve görenekleriyle, yaşanmışlıklarıyla, çeşmesinden akan suyun ahengiyle, yeşilinin özgeliğiyle… Harput’u her şeyiyle anlamak ona onun gibi yaklaşıp onu onun gibi kucaklamak ve kendini ona ait bir parça gibi hissedebilmek gerekiyor sanırım. Önce şehrin değerini anlamak sonra değerine değer katmak, kaybolmuş bir tarihi, kültürel yapıyı yeniden tesis etmek… İşte bütün bu hissiyatı kitabın her yerinde bulabilecek, her kelimesinde hissedebileceksiniz. Harput’a Hoyrat, bu minvalde ele alınmış, sonuç ve sorunları irdelemiş, düne bugüne dair konuyla alâkalı fotoğrafları geniş bir perspektiften çekmiş bir kitap. Doç. Dr. Hakan Yalap

Nevşehir ve Efsunlu Vadiler – Mehmet Ali Talayhan

455,00
İnsanoğlunun gezip gördüğü yerleri kayıt altına alma kaygısı onun doğal varoluş zorunluluğundan ve varoluşunun işaretlerindendir. Tarih boyunca gezi yazıları önemini korumuş insanlara rehber olma vazifesini kesintisiz bir şekilde her dönemde sürdürmüştür. Elinizdeki kitap bir dünya harikası olan Kapadokya'nın vadilerini kendine has üslûbuyla tasvir eden yazarın, içinde bulunduğu andan geçmişe ışık tutarak geleceğe kendi zihnince düşmüş olduğu notları ihtiva eder. Her ne kadar Kapadokya bir dünya kenti olsa da maalesef meskûnlarınca bu kıymeti görülememiştir. Kapadokya bölgesinin vadilerinin her birisi eşsiz habitatıyla hem tarih için de bir dönemi aydınlatır hem de derinliklerinde muazzam güzellikler barındırmaktadır. Bu kitabı okuyanların göreceği ilk şey yazarın vadileri tasvir ederken içinde taşıdığı heyecan ve bu heyecanı okuyucularına aktarma kaygısı olacaktır. Kapadokya vadilerini farklı bir anlatımla dolaşmaya hazır mısınız? Doç. Dr. Hakan Yalap

Deniz’in Gözü İle SSPE Hastalığı – Deniz Boyraci

120,00
SSPE, kızamık virüsünün beyindeki sinir hücrelerine zarar vermesi sonucu ortaya çıkan, ilerleyici ve ölümcül bir nörolojik hastalıktır. SSPE, genellikle kızamık geçiren çocuklarda veya genç erişkinlerde görülür. Hastalığın belirtileri, baş ağrısı, davranış değişikliği, nöbetler, kas seğirmeleri, görme kaybı, konuşma bozukluğu, yutma güçlüğü olarak sıralanabilir. Sevgili okuyucularım. Ben bir tıp doktoru değilim ama bir yazarım. SSPE ailelerinin talebi üzerine yapmış olduğum araştırma ve röportajları kitaplaştırdım. Sizin de bildiğiniz üzere Deniz'in Gözü İle serisi için çalışmalarım devam etmektedir. Bu süreçte gelen talepler üzerine olayın ciddiyeti ve hastalığın tehlikesi karşısında tepkisiz kalamazdım. Hele konu çocuklar ve hastalıkları olunca daha fazla önemsedim. Bu konuyu siz değerli okuyucularımla da paylaşmak istedim. Sayıları yaklaşık olarak altı bini bulan aile, bu amansız hastalığa karşı gösterdikleri mücadelede kendilerini yalnız hissediyorlar. Birçok ailemiz, çocuklarıyla beraber dirençlerini yitirmek üzereler. Toplum olarak onlara elimizi uzatmamız gerektiği düşüncesi ve bilinciyle bu kitabı kaleme aldım. Dilerim bu kitabı okuduktan sonra olaya daha da duyarlı olursunuz. Bu duyarlılığınız ailelere destek konusunda kartopu etkisine dönüşür ve ailelerimizin acıları paylaşılır. Hepimiz biliyoruz ki her çocuk güzel ve özeldir. Onlar korumasız ve masumdurlar. Bir toplum en güçsüz bireyini yalnız bıraktığı anda dağılmaya başlar. Hepimizin bildiği gibi acılar paylaşılarak azalır.

Yağmur Ormanları – Mustafa Başıbüyük

105,00
Mısır’da Nil kıyısında Yetmiş sekiz yaşında Nahunaht ağlar Uzun uzun akar Nil suyu Türküler yakar Ağıtlar yakar Kıyılarında Afrikalı timsahlar Teb şehrinde krallar vadisinde Mezar hırsızları Kısmetini arar Nil kıyısında çamaşır yıkayan kadınlar Tarihe kafa tutar… Bir de yağmurlar yağar Afrika’nın balta girmemiş ormanlarında Yağmurlar ağlar, ormanlar ağlar Türlü türlü hayvanlar ağlar O zaman Afrika’nın kara çocukları sorar; Kral Tortanhomon nerede? Fravun II. Ramses nerede? Hakikat nerede, hayat nerede? Ben neredeyim Sen neredesin? Ya ötekiler, ötekiler nerede…

Çiğdem Yağmurları – Mustafa Başıbüyük

95,00
Ne güzel ülkümüz var Ne güzel türkümüz var Ne güzel yurdumuz var Anlat öğretmenin anlat Ne güzel dağlarımız Ne güzel bağlarımız Ne güzel yollarımız Anlat öğretmenim anlat Ormanlar dağlar bizim Bahçeler, bağlar bizim Şehitler sağlar bizim Anlat öğretmenim anlat

Yalnız Ardıç – Mustafa Başıbüyük

115,00
Bir zamanlar çocuktum, bundan seneler önce Tepebağ’a göçerdik, yaz ayları gelince Şafak sökünce kalkar, yollara koyulurduk Vakit öğle oldu mu, susardık yorulurduk Eğilip kana kana, gözden bir su içince Bir ardıç biliyorduk, Suçatı’nı geçince Babamla ben oradan, her yaz gelip geçerdik Gölgesinde oturur, dinlenir azık yerdik O zaman ben küçüktüm, anlamazdım hâlinden Meğer ne hüzünlüymüş, inler idi derinden Hafif bir yel vurdu mu, sallanırdı dalları Tepenin öte yanı, yeşil üzüm bağları Babamla tiyeklerden, biraz üzüm toplardık Parasını çıkınla, bir çırpıya bağlardık

Güneydoğu Asya Rehberi (Tayland-Vietnam-Kamboçya-Laos) – Can Erkan

540,00
Bu kitap alışageldiğimiz gezi yazılarından daha çok, dokuz yıl yaşadığım Tayland, Vietnam, Kamboçya ve Laos'tan, tarih ve günümüz arasındaki diyalektik bağı koruyarak naçizane sosyo-politik gözlemlerimi paylaştığım bir çalışma oldu. Tanık olduğum kimi gerçekleri tüm çıplaklığıyla anlatamasam da bahsi geçen yerlerin karanlık noktalarına üstü kapalı anlatımlarla ışık tutmaya çalıştım. Elbette rehber bir kitaptan bekleneceği üzere turistik destinasyonlar, bir turist olarak yapılacak ve yapılamayacaklar listesi ve hatta bölge insanının kültür ve yaşantısındaki ilginç detaylara da yer verdim. Kamboçya’nın gizemli tapınakları, Vietkong savaş taktikleri, Mekong nehri üzerinde yürütülen kriminal trafik gibi ilginç başlıkları da bulabileceğiniz bu çalışmayı, bölgeye ilgi duyan gezgin ve gezgin ruhlu okuyucuların ilgisine sunuyorum.

Süper Doktor – Enes Muhammed

165,00
Sağlık Bakanlığı yetkilileri, Doktor İrfan hakkındaki dosyayı hazırlayıp cumhurbaşkanına sunmuştu. Ülkede böyle başka bir doktor yoktu. Zirâ insanların gözlerinin renginden, bakışlarından, saçlarının şeklinden ve renginden, yürüyüşlerinden, konuşmalarından, yüzlerindeki çizgilerden veya düz pürüzsüz oluşundan, ayak ve el parmaklarının duruşundan hangi hastalıkları olduğunu hemen anlıyordu! Cumhurbaşkanı Ahmet Bey, İrfan ile görüşmeyi kabul etti ve bir araya geldiler. Göz göze geldiklerinde Doktor İrfan cumhurbaşkanının röntgenini çoktan çekmişti bile. Yüzündeki sarkıklardan hastalığını fark etti. Ayrıca cumhurbaşkanının durmadan sağa sola sallanmasından mayasıl hastalığı ile mücadele ettiğini anladı. Dudaklarının kalınlığı, mora çalan rengi, konuşurken titremesi, kalın bağırsağındaki kanserli bölgenin hemen alınması gerektiğini gösteriyordu.

Sohbet Tadında – Çiğdem Yel

95,00
Ne de güzel özetliyor işin hâkikatini Yunus Emre: “Her birimiz anne karnından geldik bir pazara,” kimimizin sonunda kârlı, kimimizin ise zararlı çıktığı… Pazar deyince hepimizin aklına gelen şey alışveriştir, ticarettir, bir tür kâr zarar oyunudur. Pazardan alacağımız her ne ise en iyisini, en güzelini, en işimize yarayanını alırız. O hâlde tek malzemesi insan olan pazarda ne paha ederiz! Asıl mesele budur. Bu insan pazarındaki değerimiz kendimizle doğru orantılıdır. Hiçbir vasfı olmayan, hayata dair hiçbir hedef ve gayesi olmayan, öylesine yaşayan bir insan olmak ile değerinin farkında ve bilincinde olmak arasındaki farkı görmemiz gerekir. İnsan sağladığı fayda kadar insandır. Hiçbirimiz pazardaki çürük malzemeyi almak istemeyiz… Hepimiz anne karnından teşrif ettik dünyaya, fakat elbette ki bunun birde evveliyatı var. Mevlâ Teâlâ buyurdu: “Ben sizin rabbiniz değil miyim? Elbette öyle! Tanıklık ederiz.” dediler. Böyle yaptık ki kıyamet gününde, “Bizim bundan haberimiz yoktu” demeyesiniz...

Yoldan Bir Haber – Fethiye Deniz Demir

295,00
Ben Gizem Özsoy. Aşkı derya bilen ve denizin en mavisine âşık olup mavi vatanı savunma görevini üstlenmiş bir bahriyeliyim. Barlas Güçlü Soykan ise harbiyeli bir üsteğmen, hayatı hissettiklerinden çok gördüklerine yoran karaya âşık bir subay. Vatan topraklarını savunma görevini en iyi şekilde icra edip gerekirse gözünü kırpmadan canını dahi verecek bağlılıktaydı. Askerliği, azmin, gücün ve de irfanın ordusu diye tanımlıyor, mesleğini onur ve gururla icra ediyordu. Biz ilk önce mesleklerimize, sonra birbirimize âşıktık! Hata yapmamız olanaklı, sıkılmamız ise kaçınılmazdı. Sonuçta insandık. Her insan gibi bizde de her şey mümkündü. Biz sevmeyi çok güzel becerdik fakat hayatın bize sunacağı şeyleri kestiremedik. Çünkü ikimizin de önceliği görevlerimizdi. Hayat umutlarla doluydu. Biz bitti desek de aşk kolay kolay bitmeyecekti…

Âşık Hüseyin Topal – Hatice Güzel

95,00
Kahramanmaraş Andırın ilçesi ve çevresinde, kaybolmaya yüz tutmuş âşıklık ve ozanlık geleneğinin temsilcisi ve kültür elçisi Âşık Hüseyin Topal ile ilgili yapmış olduğumuz bu çalışmada, ulaşabildiğimiz kaynaklardan elde ettiğimiz ve derlediğimiz bilgileri, geçmiş ile gelecek arasında bir kültür köprüsü vazifesi görmesi ümidi ve dileğiyle ilk kez kitap haline getirdik. Âşık Hüseyin Topal’ın türkü ve şiirlerinin kaybolması ve unutulması kültürümüz için elbette ki yitik bir hazine değerindedir. Türkülerinde yaşadığı dönemin ekonomik zorlukları ve toplumun ahlak ve kültür yozlaşmasına dikkat çekmiştir. Âşık Hüseyin Topal, eserlerinde yaşadığı bölgenin ağzını kullanmıştır. Şiirlerinde, aşk, sevda, kahramanlık ve ayrılık temalarına yer vermiş, “Âşık Hüseyin” mahlasını kullanmıştır. Türkü ve şiirlerinde, Karacaoğlan, Dadaloğlu, Sümmeli Bey gibi âşıklık ve ozanlık geleneğinin öncü isimlerinin izlerine rastlıyoruz.

Bir Çiçek Misali – Zübeyde Kozanoğlu

105,00
Can bizde candaş bizde Kan bizde kandaş bizde Eğilmeyen baş bizde Sevdadır Türkiye’miz İl bizde ülkü bizde Mest eden ülke bizde Mert bizde ilke bizde Sevdadır Türkiye’miz Tarih bizde gün bizde Unutulmaz dün bizde Tarihlerden ün bizde Sevdadır Türkiye’miz Baş bizde başlar bizde Dört mevsim kışlar bizde Helâlden aşlar bizde Sevdadır Türkiye’miz

Bir Çocuk Yetişir Dünya Değişir – Mesut İrge

210,00
Bir çocuk yetişir dünya değişir adlı kitabımızın manevi sorumluluğuyla vermeye çalıştığım eğitimimizde her geçen gün sizlerde gördüğüm olumlu gelişimleriniz beni çok mutlu ediyor. Tek hedefim sizleri şampiyon yapmak değil en büyük hedefim şampiyonlukla beraber etik kurallar (saygılı, efendi, dürüst, alçak gönüllü, güvenilir) şampiyonu da yapmaktır. Bu kitabımız ve yapmış olduğumuz çeşitli projelerimizde sizlerin gelişimi için ne kadar çaba sarf ettiğimin en yakın şahitlerisiniz. Sizden istediğim, büyüdüğünüzde etki alanınızı genişlettiğinizde ve karar verici konuma geldiğinizde bu tür projeleri desteklemenizdir. Önce kendinize, sonra ailenize, sonra arkadaşlarınıza, işinize, vatanınıza ve milletinize saygı duyacak bu değerlerinize sahip çıkacaksınız. Bir şeyleri değiştirmek düşünmeyle başlar, bir kişinin harekete geçmesiyle eyleme dönüşür ve milyonlar peşinden gider. Şimdilik ben sizin için düşünenim, siz benim için eyleme geçensiniz ve ulaştığımız her kişi milyonları oluşturacak kişilerdir. O yüzden “Bir çocuk yetişir dünya değişir.” diyoruz. Bu güzel duygu ve temennilerle kitabımızın ikinci baskısının hayırlı olmasını diliyor, sizleri çok seviyorum.

Alaska Macerası – Jules Verne

100,00
Yirmi yıl önce Fransa’dan Amerika’ya göç eden Bay ve Bayan Kaskabel, çocuklarıyla birlikte kurdukları gezici sirk sayesinde kıt-kanaat geçinebiliyorlardı. Sıkıntıya daha fazla dayanamayan Bay Kaskabel, Fransa’ya geri dönme önerisinde bulunur. Öneri kabul görünce hazırlıklara başlanır. New York’a kadar arabayla gidecekler ve oradan gemiye binerek Avrupa’ya ulaşacaklardır. Limana ulaşabilmek için yola çıkarlar ancak yolda, içinde tüm birikimlerinin bulunduğu para kasası hırsızlar tarafından çalınır. Böylece gemi yolculuğu suya düşmüş olur. Bay Kaskabel, Fransa’ya gitme konusunda kararlıdır. Yeni bir rota çizer. O da zorlu Alaska coğrafyası üzerinden Bering Boğazı’na ulaşarak Rusya’ya geçmektir. Çaresiz yola koyulurlar ama bu güzergâhta Kaskabel ailesini için çok tehlikeli sürprizler beklemektedir. Bakalım Kaskabel ailesi Alaska buzullarını geçip Fransa’ya ulaşabilecek mi?

Vahşet Ormanı – Emre İmzalı

110,00
Selçuk ve arkadaşları son sınıf Arkeoloji bölümü okuyan beş Üniversite öğrencisidir. Fakültede süregelen kayıp bir hazine hikayesi vardır. Bu hazineyi bulabilmek için ıssız ve ürkütücü bir ormana giden birçok öğrenciden bir daha haber alınamamıştır. Üniversitede bu kayıp hazine konusuyla ilgilenen Arkeolog Kemalettin Hoca öğrencilerini bu konuda sürekli uyarmıştır. Ancak öğrenciler her şeye gereğinden fazla meraklı oldukları için onu hiçbir zaman dinlememiştir. Öğrencilerden Selçuk’un kız kardeşi Masal hasta olduğu için derhal ameliyat olması gerekir. Selçuk’un ailesinin maddi durumu yeterli olmadığı için Selçuk son çare olarak o kayıp hazineyi bulmaya karar verir. Selçuk hazine hakkında bilgi sahibi olan ve elinde eski bir parşömeni olan Kemalettin Hoca’yı da kandırarak arkadaşlarıyla birlikte o ıssız ormana doğru yola çıkar. Beş öğrencinin de amacı kayıp hazineyi bularak Masal’ın ameliyat ücretini ödemektir. Fakat ormana vardıkları zaman bir vahşet ormanına geldiklerini anlarlar. Organ ticareti yapan ve insan eti yemekten hoşlanan Macar asıllı Loyas ve ailesiyle karşılaşırlar … 2016 yılında yazar tarafından uzun metraj bir film senaryosu olarak kaleme alınan bu gerilim ve aksiyon dolu eser artık bir roman olarak karşımızda…

Kalpler Üşürse – Aydın Adaklı

75,00
Dört gencin hayat hikâyesinden yola çıkan bu eser, onların anne babalarıyla sağlıksız iletişimleri yüzünden bağımlılık tuzağına nasıl düştüklerini gözler önüne seriyor. Ebeveynlere kendi hatalarını göstererek çocukları bağımlılıktan korumayı hedefleyen eser, gençlere ise ailenin kıymetini sarsıcı şekilde sunuyor. Kitabı okuyan ve oyunu izleyen herkes, derin bir empati ile kendi hatalarını görüyor ve en sonunda sevgi kazanıyor. Bu tiyatro eseri, gençleri karanlık girdaplardan çekip çıkararak aile bağlarını güçlendirmeyi amaçlıyor.

Çocuk Yetiştirmede Uzman Anne – Aydın Adaklı

95,00
Annelik, sadece çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak değil, aynı zamanda potansiyelinizi de keşfetmektir. Bir annenin kişisel gelişimi çocuğun başarısına giden yolun anahtarıdır. Bu kitapta, anne olarak kendinize yatırım yapmayı, güçlü ve mutlu bir birey olmayı ve çocuğunuzu en iyi şekilde yetiştirmeyi öğreneceksiniz.

Hazin Bir Hikaye – Mehmet Çobas

140,00
Bir ülkenin huzur bulamamış çorak topraklarından uçsuz bucaksız bir yerlere, ardımdan bir toz bulutu bırakarak uzaklaşıyordum. Acı dolu diyarların, yüzümde kabarttığı soğuk ter damlacıklarını, elimin yeniyle temizliyordum. Bazen duraksar cayardım gitmekten, terk etmekten, edilmekten. Omuzlarımın üzerinden ardıma baktığımda, ardımdan bıraktığım hüzünleri görmemek için bakışlarımı kaçırıyordum. Gitgide gözden kayboluyordum. Korkuyordum yalnız kalmaktan, gri bir kasvetin üzerime çökeceğinden, çaresiz bir vaziyette soluklanmaktan. Ateşli tıngırtıların, kadınların çığırışı, çocukların zırıl zırıl ağlayışı, karanlığın yüz ifadesi gibiydi. Gidişimin sebebiydi aslında: Farah’tan kopmak, sınır ötenin huzurlu ortamına sığınmak…

Her Gerçek Bir Hayal İle Başlar – Merve Çetin

210,00
HEY, SANA DİYORUM; ÇOK GÜZEL ŞEYLER BAŞARACAĞIMIZA İNANIYORUM, GELSENE? Aaa, hadi yapma ama çok istediğin şeyler için hemen vazgeçmek hiç sana göre değil. Biliyorum ben de bu yollardan geçtim. Bazısı aynı olsa da bazısı ise benzerdi ama her şeye rağmen denemek bile çok güzeldi. Çok zorlu bir süreci başarmanın getirdiği o büyük zafer paha biçilemez. Oradan okunduğu kadar basit olmayabilir başarmak. Lâkin bitirmek için önce başlayıp deneyimlemeniz gerekir. Hem nereden biliyorsun yolunun her zaman karamsar olduğun gibi kara ve çetin geçeceğinden? Belki de yolun sonunda başardıklarına sen bile şaşıracaksın. Sen içindeki senden bihabersin bence. Bak Mevlânâ ne demiş bu konuya hitaben: “Kendini küçük görmeyi bırak! Sen yürüyen bir evrensin. Büyük bir potansiyelle doğdun. İdeallerin, hayallerin, gerçekleştirmek istediklerin var. Kanatların var. Sürünmek için değil, uçmak ve yaşamak için doğdun. Elinde ipin var olduğunu bilirken ne diye kuyunun dibinde durmaya devam edersin? Evren senin dışında değil, evren senin bizzat içindedir.” Sen senden vazgeçme ki, hayallerin de hayatından vazgeçmesin… “Hayallerinize giden yolda kameranın merceğini kendi bakış açınıza göre ayarlayın, başkalarına göre değil.”

Ateşe Yürüyenler – Yüksel Ela

290,00
“Bir düş dünyasının korkunç labirentinde bir efsunun eseri mi oldum?” “İster delirdin de, ister inkâr et. Bu bilinmezler dünyasında kayboldun!” Mekân! İnsan! Zaman! Hepsi yabancı… Kayboluşların en derinini yaşayan genç bir kız bilinmezler girdabındadır. Bu yeni dünyadan bir çıkış yolu mümkün mü? Arayış bilgelikte… Bu garip dünyada beyninde dolanan yığınlarca bilinmezliği gün ışığına çıkarmaya çalışırken, ufkunda bir bir beliren, kaybettiği değerleridir. Hiç tanımadığı yeni duygularla da tanışır: Aşk! Gözlerini akıllara durgunluk veren bir mücadelenin içinde açmıştır. Bir karınca karşı koyabilir mi orman yangınına? Mücadele kendi mücadelesidir aslında. Ve bulduğu, safi kendi yitiğidir.

Hüma’nın Kimliği – Muhammet Kaya

210,00
Görevli, Hüma’nın kimliğini küçük, kırmızı malzeme kutusundan çıkardığı küçük bir delgeçle deldi. Delgeçin, kimliği delerken çıkardığı takırt sesi Bayram’ın yüreğini de deldi. Boğazı düğümlendi, gözleri doldu. Görevli, kimliği kutuya koyacaktı ki, Bayram kimliği kendisine vermesini rica etti. Önce “Olmaz,” dedi görevli, ama Bayram ısrar edince kırmadı onu. Bayram, elleri titreyerek aldı kimliği. Gözlerinden yaşlar süzülürken “Kaydını henüz yaptırmıştık… Ne çabuk,” dedi. Görevli araç hareket edip uzaklaşırken, Bayram yolun ortasında elinde kimlikle öylece kalakaldı… Oysaki yaşam adına verilmeliydi tüm çaba. Yaşayanın kıymet gördüğü bir sistem hayal olmamalıydı. Yıkıldıktan sonra tartışılan evin- barkın, hastalandıktan sonra konuşulan sağlığın, zulüm reva görüldükten sonra sağlanmaya çalışılan adaletin gerisinde kalmıştı sistem, insan, düşünce ve fikir…

Kıyı – Hüseyin Avni Cengiz

95,00
Yaşam, ölümün ve sonsuzluğun kıyısında ne çok öykü biriktiriyor böyle. Beklentiler, hayal kırıklıkları, ayrılıklar, özlemler, mutluluklar… Bütün bunlar aslında biriktirdiğimiz öykülerin türü, dosya uzantısı gibi. Ve hepsinde yaşamın farklı bir boyutu belirginleşiyor. Bunları yazmak ise, sınırlı varlığımızın sınırlarını biraz da olsa aşmak anlamına geliyor belki de. Okumak da aynı şekilde… “Söylesem tesiri yok; sussam gönül razı değil.” demiş büyük ozan Fuzulî. Bunca öykü içinden yaşamı anlamlandırdığını düşündüğüm birkaç öykümü seçtim. Kayda geçsin istedim. Bu kadarını olsun söylemeseydim olmazdı.

Prometheus – Çağrıl Taştan

75,00
Kartallar da yorulmuştu, Ciğerlerini kemirmekten Unutulmuştu bir dağ başında, Hermes gelmişti fısıldamıştı kulağına "Bak şimdi, bak şu insanlara Değer miydi bunlar için Zeus tanrıya karşı koymaya?" Prometheus "Değmez miydi? Haksızlığa karşı koymaya, Kibir zincirlerini, gecenin genç tanrılarının Boyunlarına asmaya… Ateşi kuşanıp, karanlıkta kalmış Ruhları sarsmaya?”

Evdeki Yabancı – İsrafil Baran

80,00
Yemek masamızda gördüğünüz bu yabancı kadın, evimize 2002 yılında musallat olmuştu. Çok iyi hatırlıyorum. Ocak ayıydı. Babam mutfaktan beni çağırmıştı. Akşam yemeği hazır olduğu için seslendiğini düşünmüştüm. Odamdan çıktığımda mutfağın kapısının önünde durmuş, oraya girmemem gerektiğini anlatmak için eliyle 'git, git' işareti yapıyordu. Babamın gözlerindeki korkuyu görmüştüm. O an bir şeylerin ters gittiğini hissetmiştim. Neler olduğunu anlamak için ona yaklaştım. Babam kısık sesle anlatmaya başladı. “Beni dikkatlice dinlemeni istiyorum. Evimizde davetsiz bir misafir var. Onu görmemezlikten gelmeni ve gözlerini benden ayırmamanı istiyorum. O sana fısıltıyla bir şeyler söyleyecek. Senin peşinden gelecek. Senin iletişime geçmen için elinden geleni yapacak. Senin için çok zor olacak biliyorum fakat onunla sakın konuşma. Çok yakında bu evden gidecek. Sana söz veriyorum. O yokmuş gibi davranıp onu düşünmemeye çalışmalıyız. Onun gitmesinin tek yolu bu.”

Bir Mevsim Bulmalıyım Nilüfer Akıngül

75,00
Bir mevsim bulmalıyım; sararmayan, solmayan. Ne baharı ne yazı, kışı karı olmayan. Güneşin batmadığı, yıldızın sönmediği, Giden derdin kederin, bir daha dönmediği. Adeta gönüllenmiş âminlere ellerim. Zorla ikna oluyor, yakarışa dillerim. Kanatlar istiyorum; hüthütten, ebabilden, Ama gelen tek cevap, “Sus” diyor Azrail’den!?.

Dönemeç – Nilüfer Akıngül

80,00
Gözün karası, keşke silebilse bahtın karasını. Doğumla başlayan yolculuk, ölüm denen hüzünle nihayetlenmeden güle oynaya mutluluğu yakalayıp sarılsa insan. Bir defa dizinde uyuyabilse huzurun. Fotoğraf çekinirken, -poz derdine düşmeden- içinden geldiği gibi gülebilse. O zaman yaşamanın günlerle kayda geçen tarihi, belki de anlam kazanır.

Uğultu – Mustafa Ağcan

75,00
Bir harf yansır Kalpten akla Alır gider onu Bırakır en derin duygulara Coşar duygular Dinlemez kimseyi Yelkenidir artık Bembeyaz kâğıtlara serilen kelimeler Kimi zaman duygular yön verir insanoğluna, kimi zaman da insanoğlu duygulara. Gözleri iç dünyaya bakan bir kalp adamının kalbinden kopan dizelerinin kâğıtlarda vücut bulmuş halidir bu kıymetli dizeler. Her okunuşta, farklı hislere gebe olan bu mısralar, hüzünlü kalplerin neşe sahiline vurmasına vesiledir. Çağladıkça çoğalan memba gibi, farklı ruhlarda kendine dostlar edinir ve dilden dile dolaşır.

İhtiraslar ve Dizginler – Berat Özdemir

70,00
Bir kere maşuk aşıka yürü demiş durur mu? Hele zindandan bir çıksın gönül dili durur mu?

Concierge – Kerem Katıoğlu

115,00
Oteller yapı olarak daima kolay tasarlanır. Yani kapısından içeriye girdiğinizde sizlere "hoş geldiniz" diyen bir lobisi vardır. Gitmek istediğiniz yerleri bulmak için çok çaba sarf etmezsiniz. Resepsiyon genellikle hemen karşınızdadır, asansörler hızlı ulaşılabilen bir açıdadır. Odalar, restoran ya da diğer bölümler için basitçe görebileceğiniz yönlendirmeler yerleştirilmiştir. Ve size "hoş geldiniz" diyen lobinin en ulaşılabilir köşesinde CONCIERGE vardır. Peki kimdir Concierge, görevleri ve standartları nelerdir?

Sağlık Olsun – M. Esra Kaya

145,00
TRT Haber ekranlarında beş yılı aşkın süre boyunca yayınlanan Sağlık Olsun programında yolu sağlıkla kesişen, insanlara şifa dağıtmak için ömrünü adamış onlarca konuğun dilinden birbirinden güzel pozitif yaşam öykülerini okumaya hazır mısın? Yazar M. Esra Kaya, Sağlık Olsun programına konuk olan çok değerli profesörler ve doktorlarla yayın öncesinde ve reklam arasında kendi aralarında konuştukları birbirinden ilginç konuları okura kendi üslubuyla aktarıyor. Çaresiz sanılan, korkulan, tedavisi yok denilen pek çok hastalığın tedavi şansı olduğu müjdesinin verildiği satırları okurken huzur bulacak, sağlıklı olduğunuza şükredeceksin. Ve gönlünden şu cümleler dökülecek, 'Daha gidilecek çok yol, atılacak çok adım, yapılacak çok iş, alınacak edilecek çok dua var. Yeter ki SAĞLIK OLSUN…'

Senden Değerlisi Yok – Hatice Ataş

75,00
Sen ki milyarca insan içinde şu an karakterinle ve ahlakınla teksin. İçinle ve dışınla… Şu dünyaya senin gibi gelmedi ve gelmeyecek. Seni yaratan, senin her bir azana ayrı ayrı özenip ve sana ayrı bir kader yazmış ve hiç bir yazgısı tesadüf değil. Seni yaratan, sana bu kadar özenmişken, sen kendine neden değer vermezsin ey can? Biliyorum ki şu an bu satırları okursan muhtemelen kendini geliştirmek istediğin yönlerin var ve herkesin mutlaka olmalıda. İlk olarak kendini sevmekten başlamak gerekli. Sana verileni sev ve razı ol. Sana verilen dış güzellikleri sev. Elini, gözünü, gönlünü sonra yazgını sev ve sana verilen kaderi sev. Mevla’nın verdiğine razı olmak kendini sevmektir ey can. Çünkü o kader sadece sana yazıldı. Onu yazarken her bir ayrıntısına özenildi. Ve hayatındaki her bir olayın perde arkasını anla. Her bir canlı onun emrinde unutma. Ders çıkar. Anladıysan bir şeyleri, bir daha o kuyuya düşme ey can. Sen kendini sev, Rabbini sev, Ondan gelen her şeyi sev…

Kundaktan Okula Çocuk – Şüheda Çetin

150,00
Kundaktan okula çocukların fiziksel, psikomotor, zihinsel, dil, ahlak, kişilik ve duygusal gelişim alanları tek tek detayları olarak anlatılmıştır. Her bölüm kendi içinde; bebeklik dönemi(0-2), ilk çocukluk dönemi(3-6) olarak iki bölümde incelenmiştir. Her gelişim alanının sonunda, anlatılan gelişim alanı ile ilgili karşılaşılan sorunlar ve çözüm yolları anlatılmıştır. Anlatılan gelişim alanı ile ilgili aileye ve öğretmenlere öneriler kısmı bulunmaktadır. Okuyacağınız bu kitap bilimsel olarak kabul edilmiş temel bilgileri anlatmanın yanında özellikle gelişim alanları ile ilgili karşınıza çıkacak sorunlara değiniyor. Bu sorunlar çocukta görüldüğünde ailelerin ve çocukla ilgilenen herkesin çözüm bulacağı bilgileri içeriyor. Okul öncesi öğretmenlerinin sınıfına gelen bir çocuğun dünyasını yakından tanımasına olanak sağlarken, gelişim alanıyla ilgili destekleyici ipuçlarını içeriyor. Her çocuk, ilerinin bir yetişkini oluyor. İşte bu kitap kalbine dokunacağınız çocukları iyi tanımanız, onların dünyasına bakabilmeniz için yazıldı. Elini tuttuğumuz, gözlerinin içine baktığımız, gülümsediğimiz her çocuğun kalbine dokunabilmemiz dileğiyle…

Son Şaman – Cem Soydemir

245,00
Bu eserde Ankara’da yaşayan genç ve başarılı bir iş adamı olan Mehmet’in Şaman soyundan geldiğini öğrenmesi ve sonrasında olağanüstü paranormal yetenekleri olan şamana dönüşme yolculuğunda yaşadığı olaylar akıcı bir dille okura sunuluyor. Mehmet’in yolculuğunda Şamanizm ile Gök Tanrı, Erlik, Tanrıça Umay ve Ülgen tanrılarının dünyasına kısa bir yolculuk yaparken parapsikoloji biliminin sınırlarında gezinecek, Mehmet ile Sinem’in üniversitede başlayan tutkulu ama hüzünlü aşklarına şahit olacaksınız. İlk aşk deneyimlerinizi hatırlarken Gökçeada, Ankara, Çıralı, Sivrihisar gibi pek çok yerde kısa bir gezintiye çıkacaksınız. Suriye’de esir hayatı yaşayan dört kişilik bordo bereli ekibin ve ailelerinin acılı hikâyesini okurken, Binbaşı Demir ile askeri operasyonlara katılacak ve yaşadığı kafa karışıklıklarına ortak olacaksınız. Yaşlı çift Yorgos ve Agata’nın acılarını paylaşırken, cami imamının oğlu kumarbaz Doğan’ın, aklının ve vicdanın derinliklerindeki çatışmalarını, muhasebelerini, pişmanlıklarını öğrenecek, hippilerle tanışacak, Nasreddin Hoca ve Bacanak ile neşelenecek, Türk Pembe Panter ile düşüncelere dalacaksınız. Dünya gazinolarında en çok oynanan Blackjack ve Poker oyunlarını öğrenip, heyecanlı bir iki oyun izleyeceksiniz.

İnsan Denizi – Nazmi Koçyiğit

95,00
Ufkun yere indiği Ufkun çöktüğü yeryüzündeyiz Ve tepemizde kocaman bir acımazsızlık Can cana muhtaç, can cana hasret iken Benim canım senin canının canıdır şimdi Kucağımda duran bebeli kundak Gürültü ile büyüyecek, sokaklarda taş atacak Kara bahtının kara yazgısına Mor dağlara sevdalı olsa da hayâli Benimde sabrım tükenmiş ise eğer Coşan pınarlar, kabaran seller engel Yıkılmamalı küçük köprüler kapanmamalı dar geçitler Ruhum kardeş renklerle sarılmış sımsıkı gökkuşağına KOÇYİĞİT insan denizinin gemisi hiç batmasın hemi

Dedektif Bay Türkçe – Coşkun Bulut

95,00
Türkçemize akıl dolu yaklaşımlarıyla dikkatleri üzerine çeken dedektifimiz, soluksuz okuyacağınız bir macera ile karşınıza çıkıyor. Dedektif Bay Türkçe, hayatının her alanına Türkçeyi yerleştirerek olayları anlamanın ötesinde olaylara dilin incelikleriyle akıl dolu bir dokunuş sergiliyor. Türkçeyi sevdirmek, kelime hazinemizi arttırmak, dilimizin güzelliklerini ortaya çıkarmak, dilimize farklı bakış açılarından bakabilmek amacıyla kaleme alınan bu eser dilimizin zenginliklerini genç okurlara sunmaktadır. Bir olaya kaç farklı düşünce tarzıyla yaklaşabilir ve onu kaç farklı yöntemle çözebiliriz? Gelin birlikte deneyelim!

Anka’nın Gözyaşları – Soner Irmak

99,00
Kolay mı bir kalbe girmek Yaralı bir kalbi sevebilmek İncitmeden, kırmadan, dökmeden Yaralı bir kalbi sevmek kolay mı? Girdiğin o kalpte uzun süre kalabilmek İki gün değil bir ömür boyu sevmek Yolun sonu karanlık bile olsa Sevebilmek girdiğin o kalbi Uzakta bile olsa sevdiğin o kalp Sevebilir misin gene adam gibi Yalnız onu sevebilmek gerek Sendeki kalbin ruh eşini bulabilmek

Kahır Mektubu – Kazım Kaya

75,00
Buyurun demlenelim Birkaç bardak çay Birkaç dal sigara Bu sohbette neşe yok Yazılan kahır mektupları okunur Yaprak yaprak intikam için Verilen bedellerin hesabı sorulur Zarfı yok pulu yok elden atılır Gönülden atıldığı gibi Düştüğü yere yara olur Yâre değil, yara için Yaramdan akan irin gibi Yakıyor sinemi Kül tablama uzanan sigara gibi Zarflara kilitlenir arzu hâlim Bitmiştir kahır mektubum Gelir cevabı ahir zamana Bir adın var herkesin bildiği Yine de zarfın üstüne adımı Herkes bildiği için adrese de Senin adresi yazdım Üstüne çay döküldü Sigara kokar bunun Bunun kahır mektubu olduğunu Dağıtan postacı bile anlar

Zor Adam – Kazım Kaya

145,00
"Zor Adam" edebî türlerden şekil olarak bir kaç türü içinde barındıran bir eser. Biraz roman, biraz senaryo, biraz hikâye hatta biraz da tiyatro kokusunda bir eser. Eser, başından sonuna bir solukta okunabilecek edebî bir dille yazılmış... Seçilen konu aşk ve terör ekseninde tasarlanmış olduğundan, eser bir solukta okunabiliyor. Yani eser hem tema hem de yazılış açısından orijinal ve sürükleyici... Eserin iki ana kahramanının Bolu'dan Silopi'ye uzanan aşk, macera ve gergin olaylar ekseninde bir kaç güne yayılan yolculukları heyecan ve aksiyonlarla dolu... Bu da eseri, okumaya başlayanı elinden bir türlü bıraktırmıyor. "Zor Adam" Terör, devlet, töre ekseninde yaşanılmış hayal ürünü bir konuyla örgülenmiş bir eser. Severek okuyacaksınız ve kitabı elinize aldığınızda, iddia ediyoruz bir daha bırakamayacaksınız...

Mavi Adalar’da Hayallere Yolculuk – Akkız Tıraş

150,00
Merhaba çocuklar. Kanatlanan Abla ile Mavi Adalar’da güzel bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız? Mavi Adalar’daki ormanda yürürken sizin gibi yetenekleri olan farklı hayvanlar ve bitkilerle karşılaşacaksınız. Bu eğlenceli yolculukta yer yer gülümseyecek, yer yer düşüneceksiniz. Bu yolculuk çok heyecanlı geçecek. Neden mi? Çünkü yolculuk boyunca Kanatlanan Abla hep yanınızda olacak. Pamuk şeker tadında okumalar diliyoruz.

Yerdeki Hesap – Toprak Bora Cebeci

85,00
Tanrı sıkılmıştı. Tanrının hikâyesi de evrenin hikâyesiyle başlar aslında. Çünkü öylece olmakla olmuş olunmaz. “Ol” demek bir nevi olmanın ötesine geçmektir. Yani Hegel’in bahsettiği “İnsan olumsuzlayan eylemdir,” fikri bir bakıma Tanrı için de geçerlidir. Olumsuzlamak, olmadığın olurken, olmadığını değiştirmek. Ama her ne olursa olsun aslında oluş, her şeyin “olduğu kadar” olmasıdır. Evet ben o eski ben değilim ancak Tanrı da o eski Tanrı değil. Tanrı yalnız, yalın ve ulaşılmaz. Ben de yalnızım. Ben Tanrının yalnızlığının bir senaryosuyum. Onun kötü bir kopyasıyım. “Ben tektim, bilinmek istedim.” Evet, Tanrı sıkılmıştı.

Ateist ve Deistlerin Modern Sorularına Cevaplar – Hamid Cengiz

155,00
Eserimizde Ateist ve Deist çevrelerin medya aracılığıyla sık sık dile getirdiği 49 sorunun cevapları yer alıyor. Eserde yer alan bazı konular: Evrim Ağacı Platformu'nun mantık dışı iddiaları ve kötülük problemi, Hz Musa'nın yaşadığına dair tarihsel kayıtlar İslam dini, Sümer dininden mi geldi? Haddinden fazla abartılan bir medeniyet: Sümerler Sümerler ve Anunnakiler, Nefilimler, Düşmüş Melekler ve Harut, Marut bağlantısı, Destanlarda ve kutsal kitaplarda Nuh Tufanı, Allah'ın zatı üzerine paradoks problemleri, Evrene hakim olan kaos mu düzen mi? Huri konusu ve diğer meseleler...

Hicran – İsmail Gömük

105,00
Bu roman size tarihin, felsefenin, dramın ve yaşam üzerine düşüncelerin bir karmaşasını sunacak; tecrübelerin bir insanı hayatı anlamaya nasıl ittiğini ve hislerinin nasıl daha da yoğunlaştırdığını gözler önüne serecek. Hicran kelimesinin anlamı ayrılıktan doğan onulmaz acı olarak açıklanır. Bu romanda hicran duygusunu derinden hissedeceksiniz. Büyük şair Yahya Kemal’in de dediği gibi bu hayatın kendisi hicranlı bir süreçtir ve asla bitmeyecek matemlerle doludur. Önemli olansa ne olursa olsun umudu kaybetmemek ve son nefesine kadar yaşamaya değer bir şeyler bulabilmektir bu hicranlı hayatta. Bu yüzden diğer bir büyük şair Nazım Hikmet’in söylediklerini de eklemekte fayda var: İşin gücün yaşamak olacak, yaşamayı ciddiye alacaksın…

Futbolcu Olmanın 10 Altın Kuralı – Polat Onat

65,00
Futbolcu olmak ister misiniz? “Eveeet!” diye cevapladığınızı duyar gibiyiz. O zaman bu kitabı mutlaka okumalısınız. “Futbolcu Olmanın 10 Altın Kuralı”nı öğrendiğinizde, futbolcu olmak için gereken ilk adımı atmış olacaksınız. Kitabımızı dikkatle okuyan her gencin “futbolcu” olmayı başaracağına tam garanti veriyoruz! Şaka şaka… Bir kitap okumakla hemen futbolcu mu olunurmuş yahu! Futbolcu olmak öncelikle yetenek işidir arkadaşlar. Futbolcu olma konusunda elbette garanti veremeyiz. Ancak bu kitabı okuyanların, keyifli bir okuma serüveni geçireceğini ve vaktin nasıl geçtiğini anlamayacağını iddialı bir şekilde söyleyebiliriz.

Çocuklar İçin Atatürk – S. Ali Ellikci

70,00
Bu dünyadan birçok kral ve devlet adamı geldi geçti ama hiçbiri büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk kadar milletinin gönlünde iz bırakmadı. O’nun kadar sevilmedi; sayılmadı. Aradan onca yıl geçmesine rağmen Atatürk’e olan sevgimiz artarak devam ediyor. O’nun hakkında yüzlerce kitap yazıldı. Yabancı ülkelerin yazarları bile kitaplarında O’nun ne kadar büyük bir deha olduğunu anlatıyorlar. Bu kitap, Atatürk’ün çocukluğundan başlayarak yaşamını, çocuklarımızın anlayacağı dilde anlatıyor. Zevkle okuyacağınızı umuyoruz.

Kalemsiz Şair – Mehmet Cüneyt Temizel

64,00
Bir Ayaz'ın ortasında üşür gibiyim. Oysa mevsim bahar… Bahçedeki çiçekler de solmuş, ilkbahar ortasında. Mevsim bahar ama hayatlar karakış... Bir umut, bir hayal yok artık. Hissizliğin, tükenmişlik hâli olsa gerek, hayat belki devam ediyor. Fakat böyle bir dünyada böyle bir hayatı nasıl yaşar insan? Nasıl eskisi gibi hayaller kurup nasıl umutla yaşanılır ki?

KİTAP SATIŞ NOKTALARIMIZ

Türkiye’de Türkler – Gündoğdu Yıldırım

115,00
Nazım Hikmet, “Bir at başı gibi uzanan bu memleket bizim.” demiş. Büyük Selçuklu Devleti’nin 1071’de Malazgirt Savaşı’nda galip gelmesiyle Anadolu’nun kapıları Türklere açılmış; Osmanlı Devleti’nin 1453 yılında İstanbul’u Bizanslıların elinden almasıyla memleket bizim olmuş. Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasıyla yurttan düşmanlar temizlenmiş, meclisin açılması ve cumhuriyetin ilanıyla da yeni bir devlet kurulmuş. “Bir karış toprağımızı kimseye vermeyiz. Toprağımızda gözü olanın gözünü oyarız.” dedik tarih boyunca. Kim memleketimize göz dikmişse hepsinin de gözünü oymuşuzdur. Selçuklular Orta Asya’dan at sırtında Anadolu’nun kapılarına dayandığında kimler vardı Anadolu’da? Hiçbir Türk evladının kafasında bu sorunun yanıtı yoktur. Düşman!...

Türküler Susmaz – Gündoğdu Yıldırım

90,00
“Yıllardır türkülerimiz susturulmaya çalışılıyor. Baskılar gün geçtikçe artıyor. Biz bu baskılara hiçbir zaman boyun eğmedik, eğmeyiz!” diyerek devam eden açıklama,

Arap Kızı – Gündoğdu Yıldırım

165,00
Leyla ile Mecnun kervanına bizi de kattın. Kendini de beni de yaktın. Kavuşamayanların destanını yazdırdın. Bir değil bin değil, milyonların sesi soluğu yaptın. Biliyorum seninle sonsuzlukta buluşacak, bir daha hiç ayrılmayacağız.

Ey Aşk – Gündoğdu Yıldırım

150,00
“Öğretmenim sizi Bahar Öğretmen çağırıyor,” dedi. Öğrenciyle beraber koşarak sınıfa çıktım. Sınıfta yerli malı kutluyordu. Bahar, “Hoş geldin, hadi bakalım, bak şunların tadına.” Öğrenci sıralarını dolaşıyor, yiyeceklerden tadıyordum. Bahar, “Bir de şunun tadına bak,” diye seslendi. Kendisine doğru döndüğümde, elindeki böreği ağzıma tuttu. O an Bahar’la göz göze geldik. Sanki olağanüstü bir güç gözlerimizin ışığını birbirine alıp veriyordu. Hayatımda hiç böyle olmamıştım. Gözlerini hiç kaçırmadı. Nerdeyse yirmi saniye donduk kaldık. Gözleriniz sizin anlatamadıklarınızı karşınızdakine hiçbir söz söylemeden anlatmanızı sağlar ya, tam da bu olsa gerekti. Bu bir tesadüf değildi. O anda gerçekleşiyordu. Bütün bedenim ve ruhum aynı şeyi hissediyordu. Birbirimizin görüş alanına giren gözlerimiz, ruhumuzu birleştiriyordu. Aylardır içimizde yaşattığımız duyguları gözlerimiz yoluyla anlatıyorduk. Kalbim bu heyecana daha fazla dayanamayacaktı. “Öğrencilerim beni bekliyor” diyerek sınıftan çıktım…

Aksaray Yöresi Halk Oyunları – Esra Aslan Türkcü

160,00
Aksaray’da hangi halk oyunları oynanmaktadır? Aksaray yöresi halk oyunlarının çeşitli bileşenleri (adlandırma, söz, müzik, ritim, sahneleme, çalgı aleti, kostüm, hareket cümlesi...) nelerdir? Halk bilimi bağlamda Aksaray yöresi halk oyunlarının işlevleri nelerdir? Halkbilimi açısından Aksaray yöresi halk oyunları hangi bağlamlarda icra (performans) edilmektedir? Aksaray yöresi halk oyunları kültürel değişimden nasıl etkilenmiştir? Aksaray yöresi halk oyunları kültürel değişim sürecinde nasıl bir süreklilik sergilemektedir? Bunlar gibi bir çok soruya yanıt veren bu eserde; Aksaray yöresi halk oyunlarını derleyerek ortaya koymak, ortaya konulan halk oyunları üzerine halkbilimi açısından bir inceleme yapmak için “İcra (Performans) Kuramına göre Aksaray yöresi halk oyunları hangi sosyal mekânlarda icra edildiğini ortaya koymak ve Türk halk oyunlarının Aksaray yöresi halk oyunları özelinde üstlenmiş olduğu günümüzdeki işlevlerini saptamaya çalışmak, kültürel değişim ve süreklilik bağlamında Aksaray yöresi halk oyunlarını incelemek, Aksaray’ın tanıtımına katkı sağlamak ve halk oyunları alanında araştırma yapanlar için literatüre katkı sunması amaçlanmaktadır.

Şevket ve Ben – Gündoğdu Yıldırım

160,00
Okulun bahçesinden izliyordum onları. Önümden geçerlerken minibüse baktım. Şevket’le göz göze geldik. İkimizin bakışları da çok şeyler anlatıyordu. Konuşmak isteyip de konuşamadıklarımız; içimizdeki o dayanılmaz zehir, gözlerimizde asılı kalmıştı.

Lice Tarihi ve Doğal Güzellikleri – Şebap Teker

600,00
Doğup büyüdüğün yerin tarihini bilmek, kendini bilmektir. Tarih, bilgidir, köktür, bilinçtir, bugünü doğru anlamak, geleceği isabetli tasarlamaktır. Elinizdeki kitap, yazarın doğum yeri olan Lice üzerine çok yönlü, kapsamlı bir araştırma, inceleme ve derleme yapıttır. Lice üzerine var olan yazılı hazineye yeni ve değerli bir katkıdır. Yazar Şebap Teker, uzun yıllarını alan sabırlı bir çalışmayla ulaşabildiği yazılı kaynaklardan Lice üzerine elde edebildiği bilgileri toplamış, bu bilgileri derli toplu biçimde kitabında okuyucuya aktararak, Lice’yi bilmek, tanımak isteyenlerin hizmetine sunmuştur. Yazar, eserinde Lice’nin dili, kültürü, renkli sosyal yaşantı tarzları, gelenek görenekleri, özetle entografik ve folklorik ögeleri üzerine bizzat yerli halkın zengin bilgilerini derleyerek yazılı ve kalıcı hale getirmiştir. Türkiye’nin yazılı bellek havuzuna akan yeni bir kaynak özelliğindeki bu eseri mutlaka okumanızı öneriyoruz.

Çocuklar Ne İster – Meryem İtimat

85,00
Hepimizin de bildiği gibi bir çocuğun ilk eğitimi ailede başlar. Yıllar önce bizler de çocuktuk. Geçmişin çocukları bugünün ebeveynleri oldu.

Lice Zirkileri Aile Tarihi – Fuat Işık

220,00
Bu kitap dört yıl boyunca titizlikle yürütülen yoğun bir çalışmanın ürünüdür. Kitabın hazırlanış sürecindeki temel prensibim nesnelliğe bağlı kalarak, tüm akrabalarıma aynı hassasiyetle yaklaşma isteği olmuştur. Bu çalışma ile unutulan aile hafızasının kayda alınacağını ümit ediyorum. Keyifli okumalar dilerim…

Patagonya Rehberi – Selçuk Tanaydın

250,00
Patagonya coğrafyası el değmemiş bir cennet, doğa ananın bir gövde gösterisi. Sırtçantalı gezginler ya da doğanın içinde lüks bir gezi arayanlar için Patagonya mükemmel bir seçim! Güney Amerika’nın güneyinde, rüzgârların, dağların ve buzulların dili hâkim. Likenlerin sardığı kadim ağaçlar, göğe değen sivri uçlu granit kayalar; Macellan pengueni ya da lamanın akrabası guanako gibi coğrafyaya özgü hayvanlar insanı her adımında şaşırtıp büyülüyor. Arjantin’den Şili’ye uzanan Patagonya, modernliğin giremediği korunaklı bir alan. Uçsuz bucaksız stepler yerini büyülü And dağlarına bırakır, buzullar sizi içine çeker, ormanlar konuşur. Dağların arasından akan bulutlar bazen durur, derin bir sessizlik hâkim olur. Patagonya herkesi büyüler. Bu kitapta dünyanın sonundaki fenerden buzullara uzanacağız. Milyon yıllık dinozor fosilleri, penguenler, balinalar göreceğiz. Sizler için kısa ve uzun rotalar çıkardım. Artık karar sizin. Patagaonya’ya gidemezseniz bile üzülmeyin, bu kitabın size mental olarak o duyguları yaşatacağına eminim. Büyülü Patagonya sizi bekliyor.

Kapadokya Öyküleri – İsrafil Baran

85,00
Kapadokya Öykülerinde; güneyde Toros Dağları, batıda Aksaray, doğuda Malatya ve kuzeyde Doğu Karadeniz kıyılarına kadar uzanan geniş bir bölgede insanların kuşaklar boyunca, ilmek ilmek örerek bugünlere getirdiği olağanüstü olayları bulacaksınız. Geçmişten günümüze zaman yolculuğu yaparak; perilerle çiftçinin dostluğunu, sevdiğine kavuşamayan âşıkların çilesini, göle dönüştürülen bir köyü, inançlarından vazgeçmediği için sürgün edilen kırk askeri, Kapadokyalı Uç Beyi Digenes’in kahramanlıklarını, İsa’dan sonra bölgeye Hristiyanlığı yayan Aziz Yorgos, Aziz Çoban Mamas ve Azize Nino’yu, sömürüye başkaldıran Amaz köylülerini, Hacı Bektaş Veli’yi, Erciyes ve Hasan Dağlarının öykülerini ilgiyle okuyacaksınız.

Nasıl Bir Eğitim – Gündoğdu Yıldırım

90,00
Ülkemizde eğitim sorunun temeli nedir? Çözüm için neler yapılması gerekir? Hangi reformlar hayata geçirilmelidir? Yazar Gündoğdu Yıldırım, bu can alıcı
BASINDA ALASKA YAYINLARI

ULUSAL TELEVİZYONLAR

BASINDA ALASKA YAYINLARI

ULUSAL GAZETELER

YAZARLIĞA DOĞRU
Kitap Yayın Sürecinde

Sıkça sorulan soruların yanıtları burada!